Endişenin
kor ateşler olup yandığı dünyadansın,
Allayıp
pullayıp takıştırırsın çıkarlarını…
Varlıkların
görünsün dostlarına istersin:
Boyalı beton
evler, topraksız…
Çok tabaklı
sofralar, aşksız…
Sevinç
yoksunu duraklara götürüp getiren, ruhunuzu sindiremediğiniz özel arabalar
sevinçsiz…
Yakışmış! Ne
beceriklisin! Başarılı!
Diyecekler;
mutlu olacaksın!
∘∘∘
Geleceğini
vermiş elindekileri almışsın;
Hayır,
deme hakkından vaz geçmişsin…
(Bekle,
suratına vuracak bunun ne olduğunu senden habersiz yol alan zaman)
Ne
denirse onu yapacaksın…
∘∘∘
Hayatını
anlatmayı bilmeyen patronundan yaşam dersi çıkarmışsın:
“Faturayı
şişir, miktarı yüksek gösterme!”
(Sonunda
ortaya çıkmamalı, iz bırakmadan fahiş kazanmalı.)
Kâr
etmenin ar etmekten önce geldiği topluluklarda şekillenmiş dostlukların:
“Kişisel
olarak alma, bu bir iş!”
(Sana
kalleşlik yapıyorum; ama iş için, alınma; biliyorsun işte her şey mübah!)
∘∘∘
Gerçeklerin
sanal –uydurma- ise doğadan ve hayattan mucizelerini sana açık etmesini umma.
Kişisel
olarak alma, bu bir iş, diye kalleşliğe kılıf uydurarak yürümüşsen, aşksız,
şiirsiz, ruhsuz bir mezbelelikte varlık teşhir etmekten yaşam sevinci damıtmaya
çalışacaksın…
Tat
vermeyince, hayat bu ne olacak ki tesellisine sarılıp avunacaksın…
∘∘∘
Seçimine
razı olacaksın:
Ya
teşhir keyfini (!) mutluluk sanarak aldanacaksın ya da becerilerinin seni
taşıyacağı mucizelere yollanacaksın…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder