Seksenlerin ikinci yarısı…
Dört mühendis İran’a gitmiştik, Afganistan
sınırında bir şeker fabrikasının revizyonu için…
Orada öğrendim ne olduğunu Hafız
Falının.
∘∘∘
Genç, kızllı erkekli gruplar,
nişanlılar, sevgililer, Hafız’ın Divanından –toplu şiir kıtabı- rastgele bir
sayfa açıyor, açılan gazelden -şiirden- geleceklerini okumaya çalışıyorlar…
İnanamadım önce…
Mantığı tutarlı bir fal işiyle
karşılaşacağım aklıma gelmezdi…
İnsanı anlamadan geleceğini
sökemiyorsun…
İnsanı anlayacağın en iyi kaynak yüksek şiir…
Büyük şairlerin, hayalleriyle dokudukları…
∘∘∘
Fal bakarak eğlenmek istiyorsan
Hafız-ı Şirazi (ö. 1390) gibi bir üstadın şiirinden iyisini mi bulacaksın…
Şirazlı Hafız diyorlar asıl adı Şemsettin Muhammed.
Goethe’nin (ö. 1832) ondan ilhamla Doğu Batı Divanı’nı yazdığı Hafız-ı
Şirazi…
Yahya Kemal’in (ö. 1958),
“Ölüm Asude bir bahar ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.” dediği
Hafız-ı Şirazi…
∘∘∘
Sevgilinizle oturacaksınız,
şansınızı denemek için bir sayfa çevireceksiniz…
Karşınızda Hafız'ın 600 yıl önce yazdığı bir gazel...
Karşınızda Hafız'ın 600 yıl önce yazdığı bir gazel...
Kendi dilinizden okuyacaksınız…
Bundan lezzetli fal olur mu?
∘∘∘
“Sarhoşluk akıllılara göre kötü bir şöhrettir, ama biz şanı şöhreti
zaten istemiyoruz ki.
Şarap sun, ne vakte dek sürecek bu gurur yeli? İnsanı böyle şeylerle
aldatan nefsin, toprak başına!
Ağlayıp inleyen gönlümün ahındaki duman, bu ham ve donmuş kişileri
yaktı, yandırdı.
Deli gönlümün sırrına mahrem olacak ne halktan kimse var, ne ileri
gelenlerden!
Yalnız gönül avutan sevgiliyle hatırım hoş.”
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder