Türkçenin hiçbir çeşidinde
görmediğiniz bir ‘sözcük’, ekran Türkçesine, reçele üşüşmüş arılar gibi
dadanmış durumda:
Sevgili...
Arılar, bahçedeki yaz kahvaltılarının
istenmeyen misafiridir, ama anlarsınız ayakta kalma peşindedirler…
Kokuya gelmişlerdir…
‘Sevgili’ye gelince…
Öylesine zoraki bir incelik
sözcüğü ki, her duyduğumda varsıl, cahil ve görgüsüz biri, asilzade rolü oynuyormuş
gibi geliyor bana…
Kibarlık budalalığı diye
düşünmekten alamıyorum kendimi…
∘∘∘
Ahmet televizyon programını açıyor:
“Sevgili seyirciler size sevgili konuklarımı tanıtmak istiyorum…
Sevgili Ali, sevgili
Veli, Sevgili Murat…
Sevgili Ali ile başlamak istiyorum.
Sevgili Ali bizim sevgili
Cevdet’i tanıyorsun… Geçen gün onunla sevgili
Bahattin bana geldiler…” diye başlayan bir soru ile giriş yapıyor…
Bu arada trafikte takılmış Aziz
katılıyor, moderatör onu da tanıtıyor:
Sevgili seyirciler size sevgili
Aziz’i sunmak istiyorum…
Sonra dönüp Aziz’e diğer
konukları tanıştırıyor:
“Sevgili Aziz, diğer konuklarımız Sevgili Ali, sevgili
Veli ve sevgili Murat…
∘∘∘
Yukarıdaki açılışta 15 adet sevgili
kelimesi var, dinlerken sevgili bunalımına giriyorsunuz…
Tümünü atsanız ve kişileri yalnızca
adlarıyla sunsanız daha doğal, daha basit, daha zarif bir Türkçe duymaz mıyız?
Onlar senin yavuklun değil, yârin
değil, sevgilin değil; dostunsa bile bunu her seferinde takılmış plak gibi tekrarlamak
zorunda değilsin…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder