Elinde fenerle gelen…
Ömer Hayyam’ın (ö. 1130) zarafeti onur veriyor…
Göğsün kabarıyor insan olduğun için…
Here sabah yeni bir gün doğarken,
Bir gün de eksilir ömürden…[1]
∘∘∘
Her sabah yeni bir günün doğuyor olması, sokağın bilgisidir…
Yarar arayan uzman işidir..
Her şafağın bir hırsız gibi olması ise, hayat bilgisi…
Anlam arayan bilge işidir…
∘∘∘
Sokakta “gerçek, kasabanın fahişesine benzer; onu herkes tanır ama yine
de karşılaşmaktan utanç duyar…”[2]
∘∘∘
Sade vatandaş gerçekten ürker!
Handiyse gerçeğe ulaşma sorumluluğunu üstüne almak istemez…
Otoriteye ve tanıdıklarına
güvenir!
Oysa büyük bilgeler dışında yalnızca doğruyu söylemek için yaşayan ne bir
‘otorite’ ne de ‘tanıdık’ bulabilirsiniz…
Kendine güvenmeyenin ne sokak, ne hayat ne de gündelik hayat bilgisi
olur…
∘∘∘
Hayatı başıboş bırakırsanız her şeye bir çare bulur…
Gerçeğini aramayı sırtlanmayanın yolu erken hüzne çıkar…
Bir bakıma hüznün tadı herkese lazımdır; yaşam olmadık yerde kapınıza bir
konuk yollayacaktır…
Yaşlılık, istenmediğini bile bile bir yolunu bulacak kapınızdan içeri
sürpriz bir ziyaretçi gibi sızacaktır…
Hüznün buruk tadını o vakit damağınızda zaten hissedeceksiniz…
∘∘∘
“Melali anlamayan nesle aşina değiliz…” diyen şairin[3] ne dediğini pek
anlamadıysanız o zaman jeton tık diye düşüverecek…
Kendi gerçeğinizi başkalarına bırakmanın erken hüznü pişman olacağınız
savurganlık…
Sınamak elinizde…
∘∘∘
[1] Sabahattin Eyüboğlu
çevirisi.
[2] Wolfgang Borchert (ö.
1947) Alman, şair.
[3] Ahmet Haşim (ö. 1933)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder