İyice anlaşılmadan işin içinden
çıkamayacağız...
Sonsuza kadar vaktimiz de yok!
Anlayıncaya dek dünyayı başımıza
geçirme olasılığımız korku filmi senaryosu değil!
İyilik mi saçıyoruz, kötülük mü
kusuyoruz?
∘∘∘
Kumaşımız nasıl dokunmuş bilsek; birbirimizi
yemeden yaşayacağız.
Doğayı anlamaya başladık, iyi
yoldayız…
Ama iş kendimize gelince çuvallıyoruz:
İşimize gelmeyince bilginin
köşelerini yuvarlaklaştırıp kendimize uyduruyoruz…
İçimizdeki mikrobu kaçırıyor, kolayca ikna oluyoruz!
∘∘∘
Kumaşımızı sökebilsek ona göre toplum
dokuyacağız!
Dinler hepsi neredeyse aynı öğütleri
veriyor; ama pek anlamış görünmüyoruz!
Diğer düşünürler?
Bilgeler?
Kimi diyor ki:
“Bildiğin insanı aş, unut; kendi
insanını kendin yap!
Ortalama insana bakarak iz ararsan,
Tanrı’nın lütfettiği büyük fırsatı heba edersin;
İyi düşün!” [1]
∘∘∘
Kimisi karşı çıkıyor buna:
“Aşılacak bir şey yok! Neyini
aşacaksın?
Onu söyleyen, hep dağlarda yalnız
yaşadığından tanımıyor insanı!
İnsan aşılacak değil, inkâr
edilecek bir şey…
Başarı başarı diye, kendini yiyip
bitirmeden, yalın bir yaşam aramalı, bu işi fazla abartmadan çekip gitmeli!
İnsanda kötülük ağır bastığından,
neye elini atsa yüzüne gözüne bulaştırıyor…
Günün birinde kendini yok
edecektir! ”[2]
∘∘∘
Bir de bilim adamı…
Amerikalı biyolog Edward O. Wilson
(d. 1929):
“Bu işin altından insanın doğasını
kavramadan kalkamayacağız;
Fen bilimleri -fizik, kimya, biyoloji- insan şudur, demeden kimseyi dinlemeyin!
Bekleyin yakında anlayacağız!”
Ne zaman? Bilinmiyor!
∘∘∘
Sosyal bilimleri ve insan
bilimlerini pek iplemiyor Wilson.
Üç çarpıcı örnek verdim; bulanık
renkler ibadullah!
Gerisi sana kalıyor.
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder