Çalış, para kazan…
İstemesen de dayanacaksın…
Evlenirsin; mutluluk arıyorsun…
Ama bilirsin, iki, birden daha
iyi katlanır hayata…
∘∘∘
Duyumsarsın katlanmanın senden kopardıklarını;
Yaraları biriktirir, yazar
geçersin…
Kim gül bahçesi dedi yaşama?
∘∘∘
Bilemezsin; sen mi budalasın,
birine mi aldandın?
Öğütler, okullar, acı deneyimler…
Dünya niçin herkesden akıllıdır, soracak
kimse bulamadın!
∘∘∘
Yarana basacak ilacın yoksa ‘dil’e
sarıl demiş, John Berger (ö. 2017), Şiirin Saati denemesinde…
Konuş, yaz, oku, düşün, hayal
kur!
Hepsinde sığınmışız ‘dil’e…
Ancak hayatla mantık öpüşmüyor!
Tarihe ve geleceğe kalıyor iş;
düzyazıda… konuşmada…
Armut seçer gibi beğeniyorsun
seni temize çıkaran aklı;
Yaralara merhem olacak mantık mı var
hayatta!
∘∘∘
Duygulara her dokunuşunda tuz buz
olur mantık;
Çalışamaz onunla…
Gönül yelpazende sıcak köşelere buyur
edilecek hayallerle anlatır, şiir...
Sözcükler mantık yerine renkli
hayaller örer onda:
Benzetmeler, metaforlar –mecazlar-,
kafaya çizilen gönül dolusu resimler…
∘∘∘
Dünyaya kaptırdıklarını geri getiremez
elbet şiir;
Terkettiğin duygularını, vazgeçtiğin umutlarını geri çağırır…
Serer önüne…
Nostalji değil yeniden doğma!
∘∘∘
Tanışırsın bastırıp derinlere, isteyerek
unuttuğun kendinle.
Çocuk Tanrı’sına kavuşur…
Tekrar başlarsın, baştan alırsın…
∘∘∘
Yapman gereken mantığı söküp anlam
ayıklamak yerine,
Sözün müziğinden, hayallerin –imgenin-
sunulma ritminden doymak…
Şundan keyif almak örneğin:
“Gülün tam ortasında ağlıyorum
Her akşam sokak ortasında öldükçe
Önümü arkamı bilmiyorum
Azaldığını duyup duyup karanlıkta
Beni ayakta tutan gözlerinin”[1]
Anlaşılmıyor mu?
Mantıklı düşünce yerine, hayallerin
ritminden damıtılan haz, aradığın…
Çocuğu tekrar dinlemek…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder