Herkes bilir yarının bilinmez
olduğunu.
Borsacıya sormuşlar:
“Dolar ne olur?”
“Bilsem bu işi neden yapayım ki, aptal
mıyım ben?”
∘∘∘
Bilinmez olduğunu bildiğin halde,
bilemeyince dağılırsın; neden?
Çünkü yaşamak yarını tahmin etmek
demektir!
Kestirimlerine inanmaya başlarsan,
ısınırsın; bir süre sonra doğruymuş gibi gelir…
İnanırsan yalan değildir,
dedikleri gibi; yanlışa kendini inandırırsan doğru sanırsın…
∘∘∘
Kestirimlerini hangi bilgiye
yaslayacaksın?
Çaresizsen, ‘istatistik’ imdadına
yetişir…
Hani şu, “üç yalan vardır: yalan,
kuyruklu yalan, istatistik…” sözündeki istatistik…
Doktora, Parkinson olma riskini
sor, mutlaka cevabı vardır!
“Yüzde 20!”
Aslında bilmez; hikâyene uygun
düşen istatistiği sana satmıştır…
∘∘∘
Kırıp sarıp iş kuracaksın…
Araştırırsın:
Şöyle, şöyle yaparsan para
kazanırsın!
Nereden biliyorsun?
İstatistikler böyle söylüyor:
Elimizde 5 firma var, bunları yapmış para kazanmış…
Peki, bunları yaparak batan
şirketleri saydınız mı?
Hayır!
Ben sana söyleyeyim 95 firma!
Nasıl oluyor bu?
Çünkü mezarlıkta istatistik
yapmıyorlar!
∘∘∘
Soracak kimsen yoksa kendi
istatistiğini kendin yaparsın!
Alışkanlıklarına yapışmak, budur!
Geçen yıl nasılsa, gelecek yıl da
öyle olacak!
Kurbanlık kuzu mantığı!
Kumar mantığı!
Hangisini yakıştırırsan…
∘∘∘
Doğayı az çok kestirmeye
başladığına güvenerek, insanı da biliyorum sanırsan…
Hayat senin için bir safderun yolculuğuna
döner…
Ne mi yapabilirsin?
Buna aklın yatarsa ‘yola çıktın’
demektir…
Yolda kalabilirsen, kafana
takılan her soru yeni ‘yol açacaktır’…
Hayatın, süslü hediye
paketleriyle sunulan hüsran acıları olmaktan çıkmıştır…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder