14 Şubat 2017 Salı

Akıl Hayata Muhatap Olmaz -Konuşmaz onunla




Fransız matematikçi Descartes (ö. 1650) şeytanın aklına gelmeyecek bir cinlik yaptı.

Dünyayı iyi öğrenebilmek için…

Dedi ki insana:

“Sen ayrısın, dünyanın kalanı ayrı… Bilecek olan sensin, diğerleri ise öğreneceğin şeyler…”

O anda insan, dünyadan  ve canlılardan koptu.

Hayat’ı acımasızca basitleştirmiş, enginlerde gezinirken yakalayıp küçücük bir labaratuvara tıkmıştı, Descartes.

Yanlış olmayı yanlıştı dediği; ama işe yaradı: Dünyayı şimdi çok iyi biliyoruz…

Ama kendimiz pahasına yaptık bunu.
∘∘∘


Alman düşünür Kant (ö. 1804) işi pekiştirdi.

Dünyayı anlayacak aklı açıkladı.[1]

İçine hayatı katmadı; onu anlamaya vakti yoktu, basitleştirme işine gelmişti…
∘∘∘


O günden bu yana hayat yalnızca şiirde –sanatta- akıyor;

Kendini merak ediyorsan şiirden başkasına kulak asma.
∘∘∘


Akıl hayatla konuşmaz; çünkü dilini bilmez…

Beceriksiz politikacı gibidir…

Doğrulardan kalkar, kestirimlerini sınar… !
∘∘∘


Hayatta böyle karar alınmaz!

Sevdiğin şeylerin doğru olduğuna kendini ikna etmeye çalışırsın…

Yani en arabesk söylemle: Seviyorsan evlenirsin!

Doğruyu bulup onu sevmeye çalışmazsın…

Buna ne diyorsun, irrasyonel mi?

Kabul!

Hayat akıldışıdır!
∘∘∘


Bu yüzden halk, “Şu yanlıştır!”, “O doğru değildir!” dinleyenleri dinlemez…

“Tank getirdiniz de üstüne çıkmadık mı?”

Diyenlerle ilgilenir…

Doğru diye değil; sevdikleri, sempatik buldukları, hoşlandıkları için…

Sözleri, akıldan önce gönüllere girdiği için…
∘∘∘


Arar akıl, bakmaz!

Günümüzün şiiri kaçmış zamanlarında olduğu gibi…

Sahtedir, bakmayan hayat’ın yaşamı…

Görmüş şair:

“Kim bakardı uzağa köpekleri saymazsam.”[2]
∘∘∘



[1] Kant, “Saf Aklın Eleştirisi”, 1781.
[2] Edip Cansever, (ö. 1986), “Phoenix



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder