İnsan tuhaftır.
“Burda ne işim var?” demez.
“Hayatın anlamı ne ki?” diye
sorar.
Fiyakalı olsun ister.
∘∘∘
Hayatın bir anlamı, amacı, hedefi
ille de olmalı mıdır?
İnsan gibi üstün(!) bir canlı ise,
bu serüven mutlaka anlamlı mıdır?
Bir hafta yaşasan iki dost gibi sokağındaki
köpekle;
Kolayca anlarsın hüsnükuruntu
olduğunu bu düşüncenin.
∘∘∘
Kendine geldiğinde iki seçeneğin
önündesin:
Karanlık bir yokluk, biri: Ölüm…
Kaos!
Belirsiz bir sokak, diğeri: Hayat…
Macera!
∘∘∘
Yapmak İstediklerinin bahçesinde
yeşermiş arzuların…
Sarhoşsun, başını döndürmüş
ümitlerin.
Hesaplanamaz risklere, yalanlara,
korkulara bindirip dağılacağını görmezsin onların.
Hep böyle olur:
İstediklerini hayal eder, yola
çıkar;
İstemediklerinden vazgeçerek ilerlemen
gerektiğini yolda öğrenirsin…
İstediklerin –istisnalar dışında-
senden istenendir, sahtedir…
Vazgeçtiklerin, içindeki sesin
reddettiğidir, hakiki…
∘∘∘
İçindeki sesin türküsüdür, anlam
diye ne varsa…
Hayatın değil, senin…
“Benim içimde tık yok!” mu diyorsun?
Ya, vazgeçmeyi beceremiyorsun,
fazla ciddiye alıp boğuyorsun elindeki güvercini;
Kaçırmayım diye özenirken…
Ya da, işine yaramadığını sandığın
sesleri duymuyor;
Çıkarlarını seslendirmesini
istiyorsun ruhunun!
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder