Küresel dünyaya gözünü açtın…
Sen, içindeki insandın…
Önce anne-baban, ardından sokağın,
okulun, bilgisayarın, akıllı telefonun, üniversiten ve sonunda işin, seni heykel
gibi yonttu, ruhunu çarpıttı, başka biri oldun…
İçindeki insan tepesine vurula
vurula ulaşılmaz karanlıklara gömüldü…
Tanımadan kaybettin onu…
∘∘∘
Senin gördüğün bazı şeyleri (s), içindeki
insan, nasıl görürdü (o), aşağıda çıkardım, belki hatırlarsın, diye düşündüm:
(s) Hep ekmek parası için
çalıştın, istemediğin işlerde, köle gibi gördün kendini, sesini kıstın, razı
oldun…
(o) O acı çekti… Asla rıza
göstermedi… Bulursa yer, bulamazsa aç kalırdı…
∘∘∘
(s) Önce evlendin, sonra bebek
yaptın, ardından bunları köleliğe mazeret diye kullandın!
(o) O, ne evlenir ne de bebek
yapardı, önceliği içindeki insanı serbest bırakmak olurdu…
∘∘∘
(s) Çalıştığınız şirkette ‘yaratıcı’
düşünce dersi aldın…
(o) Soluğu tükendi sana
seslenmekten: “Bensiz uçmayı düşünecek kadar budalasın!
Kanatlarını kesen kuş
uçabilir mi?”
∘∘∘
(s) Hep insanlara kendini
sevdirmeye çalıştın, dostlarına, komşularına patronuna…
‘Hayatı’ anlamak yerine ‘başarmayı’
anlamaya çalıştın… Bunun sana uymadığını gördün; ancak kendine ahmakça
güvendiğinden biraz gayretle beceririm dedin…
(o) Tam bir yaşam budalasıydın
diye düşündü! Başarmayı öğrenmek yerine yaşamayı öğrenmeliydin…
Çektiğin acı
benim çığlığımdı!
∘∘∘
(s) Sonunda gözün açıldı… ‘Başarma’nın
senin oyunun olmadığını gördün…
Ona da şükrettin…
Görmeden ölüp gidenler
çoğunluktaydı…
(o) İçindeki insan da sevindi…
Sonunda gün yüzü görüyorum, dedi,
gene de şanslıymışım…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder