3 Mayıs 2016 Salı

Konuştuklarımızın Çoğu Boş Laftır



Yazdıklarımızın da –az olmayan- bir kısmı boştur…

Boş laf’ yağmuru hayatın büyük meydan okumalarından biri…  

Bunaltan, kafa karıştıran saçma fikir sağanağı kof lakırtılardan nasıl korunuruz?

Bir, kendimiz daha az boş laf etmeye özen gösteririz…

İki, konuşanların ve yazanların boş lakırtı risklerini ciddiye alarak, -her an saçma bir çukura düşme tehlikesi ile yüz yüze olduğumuzu aklımızdan çıkarmadan- dinler ve okuruz
∘∘∘


Öğrenmek giderek daha az saçmaladığınıza inandığınız bir patikada yürümektir.

Ne ünlü okulların diplomaları ne anlı şanlı otoritelerin ayak izleri saçmalamamanın garantisidir.

Yalnızca düşünmeye cesaret etmek yetmez, bilmek yeterli değildir…

“Bilimin tüm zaferlerinde bilgelikten yoksunluk göze çarpar…”

Matematik’in kılavuzluğunda doğayı keşfetmenin sarhoşudur bilim.

Kendinizin başöğretmeni olmayı kafaya koyup, direksiyonunuzu bilgelik’e  kıvıracaksınız…

Boş laflardan korunmanın başlangıcı bu sapaktır…

Yalnızca başkalarının sorularının cevaplarını bellemek yerine, size yön verecek kendi sorularınızı keşfetmeye yönelmek…
∘∘∘


“Araştırmadan geri durmayacağız, tüm araştırmalarımızın sonunda başladığımız yere varacağız ve başladığımız yeri ilk kez öğreneceğiz.”[1]

Buna vaktiniz yok mu? Çok mu meşgulsünüz?

Ne yazık ki boş laflardan kurtulmanın bir uzmanı yok!

Üç-beş seansta bilgelik garanti eden…

Galileo olabilmek için yalnızca karşı çıkmak yetmiyor, yetkin ve haklı olmak da gerekiyor…
∘∘∘


Az konuşarak ve kısa yazarak hiçbir şey yapamazsak  bile en azından daha az boş laf ederiz…

Doğruları bulup istiflemek yerine yanlışları temizleyerek ilerliyoruz…

Boş laf kirliliği yanlış’ın yol arkadaşıdır... 

Sıradanlığın ve orta kıratlığın yelkenlerini şişiren güçlü rüzgâr...
∘∘∘



[1] T.S.Eliot (ö. 1965) İngiliz asıllı Amerikalı şair.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder