İkna etme umudu ise –iyimser yorumla- bilmeden karşıdakinin hayatla anlaşmasını zehirleme arzusu…
∘∘∘
Sokağı yeni yeni tanımaya çalışan
çocuğunuza bildiğinizi sandığınız yaşamı öğretmeye, onu ikna etmeye
çalışırsanız şu olur:
Duvarda tenis çalışıyorsunuz.
Vurduğunuz top geri geliyor, tekrar tekrar
vuruyorsunuz duvara…
Çeşitli vuruş biçimlerini deniyorsunuz, top
önünüze geri düşüyor.
İkna, inandırma, görüşlerinizi
benimsetme buna benzer…
Görüşleriniz karşıdan geri döner…
İyi ki de döner, dua edin de
dönsün…
Bu kez duvar, dinleyicinin hassas
duygusal haritasıdır…
Duygu yelpazesi mantıklı
bulduğu görüşleri bile reddeder…
Dışardan kolay alınan görüşler
içselleşmez…
Kof bir mantığa sarılmış, eğreti
yapışmıştır…
İlk sarsıntıda düşer.
Güçlü retorik –belagat- sahibiyseniz
yeteneğinizi bastırın, kullanmayın, diyor Chomsky.
∘∘∘
İkna şiddettir, kişiyi dışa,
otoriteye alıştır; ona ayak izinde yürümeyi benimsetir…
Korkulması gereken budur…
Büyük zekâların, üstün zihinlerin
düşünceleri elbette kıymetlidir, ancak kendi zihninizin ocağında kendinizi -yeteneklerinizi-
ararken kavrulursa…
∘∘∘
Uzun yıllar aldı bu görüşlere
ulaşabilmem.
Chomsky’den (d. 1928)[1] geçen yıl benzerlerini dinlerken hayıflandım,
başlık'ın Gandhi’nin (ö. 1944) sözü olduğunu öğrendim; keşke, dedim daha önce bilseydim…
∘∘∘
Sorulmazsa ağzımı açmıyorum.
Sorulursa, karşımdakinin
dikkatinin düşmediği noktaya dek düşüncelerimi açık ediyorum.
İlginin zayıfladığını sezince
kesiyorum…
“İşkence etmek istemem, bunları
inandırmak için söylediğimi sanmayın; ölçün, tartın, aklınızın yattığı kadarını
alın; sevmezseniz tümünü atın…” diyorum.
∘∘∘
[1] Naom Chomsky (d.1928)
Amerikalı dil bilimci, filozof, mantıkçı, siyaset bilimci, aktivist
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder