Dünya dediğim hayatımız;
gezegenimiz değil, o başının çaresine bakar…
Biz –insanlar- kendimizi düşünelim…
Ortalama dediklerim, yetenekleri
sivrilmemiş, oraya buraya serpiştirilmiş insanlar…
Çoğumuz onların içindeyiz…
∘∘∘
Kendini, içindeki insanı, ne için
yaratıldığını, bıkmadan usanmadan aramak, cezasıyla doğmuştur ortalama insan…
Cezasını ağır gelir, kolayına
kaçar, topluma kanar…
Faust’un şeytanla yaptığı
anlaşmaya benzer bir anlaşma yapar toplumla…
Ruhundan ve yalnızlığından vazgeçiyordur…
Göremez!
∘∘∘
Arkanızı yeteneklerinizin rüzgârına
vermezseniz kendinizi korkulara teslim edersiniz…
Hayat ve ölüm korkularına…
Ayakta kalma endişesine teslim
olmuşsunuzdur, gözünüz başka şey görmez…
İçindeki insanı terk edenlere musallat
olan can sıkıntısını, sosyalleşme denilen, aynı sorulara aynı cevapların
verildiği zoraki birlikteliklerde ararsınız…
Bomba gibiyim dersiniz, can
sıkıntınız zoraki gülücüklerinizin arkasında saklıdır!
Kimse yadırgamaz sizi, anlarlar; içinizdeki
insanların diyaloğa girmediği toplantılardan başka şey beklememeyi öğrenmişlerdir.
∘∘∘
Korku tünelinden çıkmanın yolu içinizdeki
insanı keşfetmenizdir…
Uygarlık, toplumun var gücüyle bu uğraşınızda size destek olması
halidir.
Aksi takdirde –bugün olduğu
gibi-, insan türünün gerçek yüz akı ‘bilim’,
daha iyi bir dünya hedefinden sapar…
Korkularında kaybolmuş insanlar
başlarını öne eğer, görmezden gelir…
∘∘∘
İçinizdeki insan Nietzsche’nin
(ö. 1900) üstinsanı ile aynı mahallede oturur…
Ona pek benzemez, doğrudan güç ve
kahramanlık aramak yerine yalnızca iyi bildiği şeyleri yapmak ister…
Kaderiniz, kimliğiniz,
kişiliğinizdir içinizdeki insan…
Doğa ve sanat içimizdeki insana
giden yol işaretlerinin atölyesidir…
İnsanlığın kurtuluşu, ‘bilimin’ uygarlık yoluna dönmesine bağlı.
Ortalama insan içindeki insanın
peşine düşmezse bunun olacağı yok!
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder