Adam ormanda bir yandan yolunu
açıyor, bir yandan imrenerek dinliyor poyrazla fısıldaşarak yarenlik eden yaşlı
ağaçları:
Karaçamlarla, gövdeleri kırış
kırış görmüş geçirmiş meşeler…
Kimbilir kaç yıldır ermiş sabrıyla,
acelesiz, telaşsız komşuluk ediyorlar?
∘∘∘
“Güveniyorlar,” diye geçirdi
içinden, “kendinden emin olmayan nasıl böyle sakin kalabilir?
Doğru hayatı yaşadıklarından
kuşkuları yok, belli!
∘∘∘
Ölüm mü, yaşamak mı korktuğum,
diye sordu:
“Yaşamak!” dedi duraksamadan.
Şaşırdı. Geçim sıkıntısı
bilmezdi; böyle bir endişesi yoktu…
Yaşamı neden kırılacak tedirgin
edici bir yük gibi taşıdığını anlamadı.
∘∘∘
Can sıkıntısı çeker, kendini
içkiye vurur rahatlardı…
Ertesi sabah yıkılmış kalkar, bir
süre elini sürmezdi içkiye!
Eğlenip rahatlamak için ne
yaparsa boşlukta buluyordu kendini.
At yarışından, futbol maçından,
morali yerlerde pişman çıkıyordu.
∘∘∘
Okumayı sevmezdi; okul sonrası
tüm kitaplarını yakmıştı.
Şiir, roman onun için değildi.
Spor yapmaz, hareketten
hoşlanmazdı;
Maçlara arkadaşlarına katılmış
olmak için gidiyor, seyrederken sıkılmıyor ama sonunda depresyona giriyordu…
∘∘∘
Yaptıklarını istediği için değil gerektiği
için yapmıştı.
Yeterince zeki olduğu için
keyifle olmasa bile vasatı aşıyordu.
Seziyordu, hayat olmayan tuhaf
bir şeydi yaşadığı…
Son günlerde nereden geldiğine
akıl erdiremediği bir ağaç sevgisi peydahlanmıştı Adam’da.
Umalım bu, tünelin ucundan
görünen gerçek hayat ışığı olsun onun için.
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder