Hayatın mecburi hizmeti…
Adam yaşama hakkına sahip olmak
için görevini yaptı:
Sokakta var olmayı öğrendi, gündelik
yaşama girdi…
∘∘∘
Kasabada doğmuş, şehirde büyümüştü…
Para kazanmanın ilmini (!) işletme
okuyarak öğrendi.
Okulların bunca alakasız şeyi bir
arada öğretmesinin nedenini bir türlü kavrayamadı…
∘∘∘
Sormadığı hocası,
tartışmadığı arkadaşı kalmadı:
Matematik, fizik, edebiyat,
resim, müzik…
Ne işe yarıyordu gündelik hayatta?
Aklına yatan bir cevap alamadı...
∘∘∘
Ömrünü, -paranın gölgesinde-
güvende hissederek geçirdi…
Ne kafasında bir gıdım kuşku, ne gönlünde bir damla heyecan...
Yaşam sevimsiz bir ev ödevi gibi masasına yığılmış kalmıştı...
∘∘∘
Sormadığı, akıl danışmadığı bilge
kalmadı…
Görmüş geçirmiş, paralı pullu,
aklı başında adamlardı hepsi de…
Dişe dokunur bir şey işitemedi.
∘∘∘
Garip tatlar alıyordu:
Sanki, okulda yanıtını arayıp ta
hayal kırıklığına uğradığı sorularla, bugünkü keyifsizliği aynı damardan
besleniyordu…
Eski hocalarıyla şimdiki
dostlarının aynı şekilde kem küm etmesinden seziyordu bunu….
∘∘∘
Matematiğin, edebiyatın, resmin,
müziğin gündelik hayatla bir ilgisi yoktu ama hayatla vardı…
Gündelik hayatla, gerçek hayatı
karıştırmıştı…
Boğazına dikenli
tel gibi dolanmış mecburi hizmetini zamanında söküp atamamıştı…
Gerçek hayata geçememiş, mecburi
hizmete çakılıp kalmıştı…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder