Okul sonrası piyasada işe başlamak
epey dramatiktir…
Aslında acıklı…
Ne beklediğini bilmezsin; ama
bulduğunun beklediğin olmadığından zerre kadar kuşkun yoktur!
Bu mudur ideallerini yoğuracağın
mutfak?
∘∘∘
Belki de seçtiğin meslek senin
için yapılmamıştır…
“Olabilir,” diye geçirirsin içinden,
“yoksa yine mi yanılıyorum… Hayat dediklerinin hepsi bu olabilir mi?”
∘∘∘
Cevapların kafanda ancak 30-40
yıl sonra boy vereceğini nasıl bilebilirsin?
Okuldaki hayatla, sokaktaki, işteki,
politikadaki hayatın başka şeyler olduğunu…
Kullandığın mantığa göre hayatın
değiştiğini yakalamak kolay mı?
Sokakta gözünü kapayıp yapıyorsun,
olmazsa tekrar, tekrar yapıyorsun…
Düşünmek yasak!
Alışkanlıklarının krallığında
uygun adımlarla paraya yürüyorsun!
Ruhunda ancak yaralar
açıyor düşünmek!
∘∘∘
Zamanın ruhu, ekonomik
güvensizliğin tepende kafanı koparmaya fırsat kollamasıydı…
Şirketin, evren aklını reddediyor,
ille de dünyevi akıl diye diretiyordu…
Hayata aldırmıyor, amaçlarını
bayraklaştırıyordu…
∘∘∘
Ya zamanın istediğini yapacak, ekonomik
güvensizliği aşmak uğruna teslim olacak, hayatını verecektin…
Ya da baktığın merceği
değiştirecektin:
El duende, flamenko şarkılarının yarattığı
doyumsuz titreşimlere deniyor.
Bu tepelere ancak, ruhunda uzun yıllar taşıdığı onulmaz
yaraları iyileştirebilen şarkıcılar erişiyor.
“Sazın büyüsü yarasından
gelirmiş.”[1]
Bakmayı öğrenirsen, yaralarını
iyileştirmekle kalmıyor, duendeye ulaşıyorsun…
Yarattığın büyü, hayallerini
işgal eden ekonomik güvensizliğin panzehiri oluyor…
Hayat, sanat gibi duendeye
muktedir…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder