30 Ocak 2017 Pazartesi

Bu İnsanlık Aşılmalı mı İnkâr mı Edilmeli




Dilin gelişmesiyle hayvandan ayrıldı… 100 bin yıl önce.

Düşündü, dünyayı algıladı, bilinci oluştu insanın.

Canlıların, cansızların patronu oldu…
∘∘∘


Ama kendini kaybetti…

Elinde soyut bir nükleer silaha dönüştü düşünce;

Bulanık ruhların bilinmez hedefleri uğruna rahatça kullanılan…

Ahlak ve etik sokakları terk etti, fantastik hikâyelere çekildi.
∘∘∘


“Dogmatik bir varlık oldu çıktı insan teki”[1]

Kendi varoluşunun fedaisiydi artık…

“Güç bozmuş, mutlak güç kesin bozulma getirmişti…”

“Dogmatik uykularından” uyanacak fırsatı olacak mıydı?
∘∘∘


Öylesine kesinliklere gark oldu, bildiklerinden öyle emindi ki…

Hayatın kurgusunda ne yazıyorsa tersini yapmayı gözü alıyordu.

Dağ gibi dalgalara karşı yüzmeye vardı!

Yapı taşı doğaya kafa tutacak denli cüretkâr…
∘∘∘


Çok meşgul, sinir sargılarını açıp kendini nasıl okuyacağını öğrenmeye vakti yok.

Amaçları ve pek derin dogmatik uykusu var…

Bu insanlığı aşmamız mı, yoksa inkâr etmemiz mi gerekiyor, çıkaramıyorum!
∘∘∘



[1] Cioran (ö.1995), Rumen filozof.
[2] Kant (ö.1804), Alman Filozof


29 Ocak 2017 Pazar

İş Hakkında Bilmen Gereken Şey (2)




Dünyada gözünü açmak bir mucize...

Piyangoda kazanmaktan öte…
∘∘∘


İlk işe girdiğinde bunu aklına getirmedin.

Tek çıkışındı iş:

Bir öğrenilmiş çaresizlik!
∘∘∘


Kendi dünyanı bıraktın…

Orada kuralları sen koyardın.

Pek kirlenmemiş bir görüş benimsemiş ve rahat dolaşacağın bir yaşam alanı seçmiştin…

İyi, doğru ve güzeli çiğnemeden kendi gerçeğini arıyordun…

Kısaca yaşıyordun…
∘∘∘


İşinde, yeni bir hikâye başladı…

“Kâr”, dediler, “başarıdır…

Herkesle yarış, geç onları, iyi insan olursun…”

Hangi soruları soracağını, hangi cevapları vereceğini söylediler…

Müşteriye iyi davranacak, eksiklerini göstermeyecek, elindekileri abartacak ve de içindeki sese boş verecektin!
∘∘∘


Kendini unuttun; yarışa girdin!

Düşünmeye ne gerek vardı, ne de zaman…

El yordamıyla yürüyordun; yapıyor ve deniyordun…

Uyanık olman yetiyordu; kâr et de nasıl edersen et…

En çok yaralayan da rol modellerin, asla sapmayacağın yollardan işini yürütenlerden seçilmesiydi!

Sonunda boşluğa düştün: Başarıyı reddettin!
∘∘∘


Zavallı fizik doktoru, dahi Goldratt (ö. 2011)!

Âşık olduğu kapitalizme aklı enjekte etmeye çalıştı: Kısıtlar Teorisini[1] yarattı.

Reddetti dünya! İşletme yöntemi olamadı kuramı, ders kitabı oldu!

Nedenini bulmaya hasretti hayatını Goldratt; başaramadan öldü.

Şirketler para kazanma yöntemlerinden mutluydu, işe aklı karıştırıp keyfiliği bozmak istemediler!

O, bunu bir türlü görmek istemedi!
∘∘∘


Pazarın akıl dediği yalnızca teknoloji…

Mantık parayı rahatsız ediyor!

Tanıdık ilişkisine, kumara, mafia yöntemlerine daha yakın duruyor piyasa!
∘∘∘


Hayatını terk edip iş hayatına girince amaç değiştirmek, işte bu demek!

Ya pazarın bir köşesine sığışıp kural dışı bir oyun yaratacaksın…

Ya da koca bir kumarhanede aklını körleyip mutluluk arayacaksın!
∘∘∘



[1] TOC: Teory of Constraints: gerçekten akıl ve zekâ isteyen tek para kazanma sistemi…

28 Ocak 2017 Cumartesi

İş Hakkında Bilmen Gereken Şey (1)





Ne kadar okursan oku…

8 yıl, 18 yıl, ya da 30 yıl…

Fark etmiyor!

Bazı şeyleri kitaplarda okumaz, hocaların ağzında duymazsın…
∘∘∘


Kendi kendine öğrendin öğrendin…

Yoksa öğrenemezsin!

Aslına bakarsan ben, öğrenmeye değer ne varsa, ancak kendi gayretinle öğrenildiğini düşünüyorum…
∘∘∘


Nasıl olacak bu?

Yaşarken ayağına takılan sorulara sürekli yanıt ararsın…

Yaşam deneyimlerinden, kitaplardan, hocalardan, felsefeden, tarihten, şiirden, romandan…

Derlediklerinden, kendi iğinde cevaplar eğirirsin…

Yününü işleyip iplik yapanlar gibi.

Sonra…

Sonra bulduklarını sınarsın, deneyimlerinle, düşüncenle…

Hayat budur!
∘∘∘


İş, dünyanı elinden alır, yerine yenisini kurar senin için…

Hayatın gitmiş, yerine iş hayatın gelmiştir!

Dünyada insandan başka işi olan canlı göremezsin!

Canlıların yönü bellidir:

Yer, barınak arar, yaşar…
∘∘∘


İnsana gelince:

İş bulursa çalışır, yer ve barınır…

Ya yaşamaya zamanı kalmaz!

Ya da zamanı kalsa bile, yeni hayatında yaşamayı unutmuştur; ne yapacağını bilemez!
∘∘∘


Hayat hedef sevmez, amaçlarla yürümekten hoşlanmaz…

Tek amaç bilir: yaşamak!

“Hayal gücümüz bile ancak beyhude iken verimlidir.”[1]

Yön vereyim isterken eğer büker öldürür hayallerini, amaç!
∘∘∘


“İş yönetimi”ni şirketlerin kullandığı bir disipline çeviren Avusturyalı Peter Drucker (ö. 2005), “Para kazanmak için ilk yapılacak, çalışanların amaçlarını değiştirmek…” diye öğütler:

“Amaçlar için yönetim” der kuralına.

Her çalışana amaç verilmelidir!
∘∘∘


Tanrı’nın hediye ettiği zamanı parasal hedefler için harcayınca, niçin hayatının boğazını sıkmış olursun?

Kaçırmayım derken elinde sıkıp öldürdüğün beyaz güvercin gibi...

∘∘∘

(Devam edecek)







[1] Nabokov (ö. 1977): Ünlü Rus romancı.


26 Ocak 2017 Perşembe

Eğlence Can Sıkıntını Önler Karşılığında Canını Alır





Eğlencenin tüketimle bağı zehirlidir!

Bilimin ateşlediği teknoloji…

Teknolojinin fişeklediği üretim…

Burjuvanın gelirini ve boş zamanını baş edemeyeceği tepelere çıkardı…
∘∘∘


19. Yüzyıl; sanayi devriminin ardından sökün etti burjuva alayları…

Ocak ayında kaybettiğimiz John Berger[1], tüketim, diyor, burjuva yaşamında yeşermiştir; hem ekonomik hem de kültürel gereksinimleri beslemek için…

Katlamak ister servetini…

Tüketim onun iki yanı keskin bıçağıdır:

Burjuva kendi tüketirken, eğlenir; 

Başkaları tüketirken, para kazanır…
∘∘∘


Servetinin ipine asılmış iş adamı;

İş kovalayan memur, işçi, müdür, CEO…

Dünyevi akıl kullanmak zorundadır; toplumsal akıl dünyevidir…

Evrensel, gerçek bilgi arayan aklı kullanmaya kalkarsan para için, aforoz edilirsin piyasadan…

İş, bilginin mantığını kullanmaz, yavaş işler o; hayat evrensel aklı beklemez, akar gider…

Kestirim yapar, risk alırsın; para kazanmak dünya ile kumar oynamaktır…

İş, bilgiden çok kumara yakındır…
∘∘∘


Dünyevi mantıkla para kazanırsın…

Ama kendini ve dünyayı tanıyamazsın…

Tek başına ayakta kalamaz olursun!

İş efendindir, o olmazsa sıkıntıdan patlar; eğlence bildiğin tüketime saparsın.

Tükettiğin aslında kendi hayatındır!

Tüketim doyurmaz; yalnızca tüketim iştahını biraz daha canlandırır…
∘∘∘


Yersin, içersin…

Düşünmeden, anlamadan, ruhunu evde bırakarak gezersin;

Tv dizileri, yarışmalar, izlersin; spor seyredersin; yaşadığın için seni kutlayan durakları kaçırmazsın!
∘∘∘


Sen yoksun bunların hiçbirinde;

Kim olduğunu bile bilmezsin…

Hep istenenleri yapan uslu çocuk, Tanrı’nın bahşettiği zamanı harcayabilmek için esrar bağımlısı gibi eğlence bağımlısı olmuştur…

Umursamazsın!

Eğlence, kendine giden yolda tıkanınca nefeslenmek için işe yarar yalnızca…

Bilesin!
∘∘∘



[1] Britanyalı eleştirmen, ressam, düşünür.

24 Ocak 2017 Salı

Her İnsan Şairdir




Ressamdır…

Müzisyendir…

Yazardır, her insan.
∘∘∘


Ama hep olduğu gibi yine yanılmıştır:

Şairliği, şiir yazmak;

Ressamlığı, resim yapmak;

Müzisyenliği, şarkı düzmek;

Yazarlığı, roman yazmak sanmıştır…
∘∘∘


Büyük şiirden dünyayı öğrenmeyi;

Bir resme girip bulutlara dalmayı;

Türkülerle kanatlanmayı;

Romanlarla başka dünyalarda soluk almayı…

Hafife almıştır.
∘∘∘


Ne zaman ki yanıldığını anlamış…

O zaman insan olmuştur!
∘∘∘


Hayatı öylesine ciddiye almıştır ki, elindeki güvercini kaçmasın diye sıkarken öldürdüğünü görmemiştir…

Sevmediği bir şarkıyı sonsuza dek dinleyeceğini sanmış, yaşamdan korkmuş;

İsterse çekip gideceğini bilmemiştir!

Hiçbir zaman deneyimlemeyeceği ölümden kormuş, onun, hayatın tek büyük adaleti olduğunu sezmemiştir!
∘∘∘


Yaralarını hep abartmıştır…

Ne zaman ki, “Sazın büyüsünün yarasında olduğunu” kavramış…

O an yeniden doğmuştur!

∘∘∘


23 Ocak 2017 Pazartesi

Ekonomik Güvensizlik ve El Duende




Okul sonrası piyasada işe başlamak epey dramatiktir…

Aslında acıklı…

Ne beklediğini bilmezsin; ama bulduğunun beklediğin olmadığından zerre kadar kuşkun yoktur!

Bu mudur ideallerini yoğuracağın mutfak?
∘∘∘

Belki de seçtiğin meslek senin için yapılmamıştır…

“Olabilir,” diye geçirirsin içinden, “yoksa yine mi yanılıyorum… Hayat dediklerinin hepsi bu olabilir mi?”
∘∘∘


Cevapların kafanda ancak 30-40 yıl sonra boy vereceğini nasıl bilebilirsin?

Okuldaki hayatla, sokaktaki, işteki, politikadaki hayatın başka şeyler olduğunu…

Kullandığın mantığa göre hayatın değiştiğini yakalamak kolay mı?

Sokakta gözünü kapayıp yapıyorsun, olmazsa tekrar, tekrar yapıyorsun…

Düşünmek yasak!

Alışkanlıklarının krallığında uygun adımlarla paraya yürüyorsun!

Ruhunda ancak yaralar açıyor düşünmek!
∘∘∘


Zamanın ruhu, ekonomik güvensizliğin tepende kafanı koparmaya fırsat kollamasıydı…

Şirketin, evren aklını reddediyor, ille de dünyevi akıl diye diretiyordu…

Hayata aldırmıyor, amaçlarını bayraklaştırıyordu…
∘∘∘


Ya zamanın istediğini yapacak, ekonomik güvensizliği aşmak uğruna teslim olacak, hayatını verecektin…

Ya da baktığın merceği değiştirecektin:

El duende, flamenko şarkılarının yarattığı doyumsuz titreşimlere deniyor. 

Bu tepelere ancak, ruhunda uzun yıllar taşıdığı onulmaz yaraları iyileştirebilen şarkıcılar erişiyor.

“Sazın büyüsü yarasından gelirmiş.”[1]

Bakmayı öğrenirsen, yaralarını iyileştirmekle kalmıyor, duendeye ulaşıyorsun…

Yarattığın büyü, hayallerini işgal eden ekonomik güvensizliğin panzehiri oluyor…

Hayat, sanat gibi duendeye muktedir…
∘∘∘



[1] Ercan Kesal (d.1959) Yazar, oyuncu.


22 Ocak 2017 Pazar

Bilgelik mi Deha mı





Dâhi doğmadıysam deha satmaya çalışırsam gülünç olurum.

İnsani ölçütlerin çok ötesinde bir hızla ve açıklıkla görme, düşünme ve yapma yetisi sağlar deha.

Lebalep zekâ doludur…

Öğrenilmez... 

Dâhi doğulur…
∘∘∘


Eksiğim büyük olabilir; ama ne fark eder?

Yapabileceklerim sonsuzdur:

Elimde zekâ diye ne varsa bin bir yolla geliştirir, içine bildiğim, hissettiğim ahlak dediğim her şeyi boca ederim…

Ucuz, sıradan, alçalmış hissettiren şeylerin hepsini terk ederim…

Sığışmam istenen kalıplardan çıkar, bedelini öderim.

Bunu becerebilmek için hayatımı sadeleştirebildiğim kadar sadeleştiririm:

Gösterişsiz, süssüz, basit, yalın, çıplak bir hayatı dost edinirim…
∘∘∘


Yaşamı daha sıkı tutmamı neler sağlıyorsa kafayı onlara takarım…

Yaşamdan korkmam; bilirim ki istediğim an çeker giderim…

Ölümden korkmam; bilirim ki ölüm başkaları içindir!

Doğumdan öncesine, ölümden sonrasına tasalanmanın mantığını anlamam!
∘∘∘


Bu iş çok uzun sürer…

Bahşedilen zamanın son gününe dek…

Bilirim, sabırsız kesilmem!

Zekânızı bulup çıkarmak yıldız saymaktan zordur!

Bilgelik diyorum buna...

Bütün bilgeler dosttur…
∘∘∘


Varsın deha öğrenilmesin…

Bilgeliği öğrenir…

Ahlakla tanışır…

Onca dost edinirsin…

∘∘∘


21 Ocak 2017 Cumartesi

Zekânın Mantığı Olmaz





Zekâ birinci sınıf maymuncuktur; her kapıyı açar…

Mantık ise kilit…

İstediğin –doğru- hayatın kapısındaki kilidi açtıysan yaşam senindir!
∘∘∘


Herkes mutluluk arar; ama o yalnızca dağa tırmananlara arada bir görünür…

Doğru hayatın konakladığı dağa…

Dağa çıkmak da, şimdilerin kutsal hedefi başarıya kavuşmak da zekâsız olmaz…

Zekâ aynı zekâ ama mantıklar apayrıdır; aynı havayı soluyamazlar…
∘∘∘


Polanyalı filozof Zygmunt Bauman (ö. 9 Ocak 2017), hayatı sanat eseri gibi görür insanları birer sanatçı kabul ederdi.

Yaşama bu pencereden bakmak hep rahatlatmıştır beni…

Böyle olunca hayatı anlamak için sanatçıya, şaire, ressama, eleştirmene gidiyorsun…
∘∘∘


Çok mu zekisin?

Ya gündelik hayata dalar, dünyevi aklın mantığına sarılır; hayatın özü yerine gücün çekimine kapılırsın…

Tercih senindir…
∘∘∘


Ya da evren aklının mantığını kullanırsın;

Hayatı sağlam tutan, insan ruhunu derinlemesine anlayan bir akıl –bilinç- düzeyini önemli bulursun…

Doğru hayatı ararsın…

Ruhunu doyuran şairlerden, ressamlardan, yüksek sanat üstüne kafa yoran eleştirmenlerden esinlenirsin yönünü bulurken:

Mevlânâ (ö. 1273), Dante (ö.1321), Shakespeare (ö.1616), Goethe (ö.1832), inancınız felsefeniz ne olursa olsun, eserlerinde derin aklı sezip faydalanacağın büyük bilgeler…
∘∘∘


Zekâ pratiktir, önüne gelen ilk mantığın kilidini açıverir…

Kanmayın!

Akıllı olmak, istendiği gibi başarılı olmak yerine, gönlünü ferahlatan mantığı bulmaktır…

∘∘∘