Umutsuzluğu, yaşamak için sebebi
olmamak, diye alıyorsanız ben biraz değişik düşünüyorum…
Sandalyeye çıkmış ilmiği boynuna
geçiren biri bile yaşamak için ümitlerinin tümünü yitirmemiştir…
Yaşamak umudu, bize sormaz, her
zaman içimizdedir; aksi olsaydı böylesine adaletsiz bir dünya çoktan yok
olurdu!
∘∘∘
İnsan türünün
kendini yok edecek uçuruma doğru koşar adımlarla yaklaştığı su götürmez bir
gerçek…
Neden hâlâ büyük çoğunluk
kötümser değil?
Çevrenize bakın…
17 yıl sonra
doğanın –yaşamın- sonunu önlemek için yapacak hiçbir şeyi kalmayacak bir türün
şaşkınlığı ve endişesi var mı insanların gözünde?
Neden yok?
∘∘∘
Çünkü şartlanmışlar; geleneklerin,
dinlerin, insanlığın 10 bin yıllık geleneğinin söylediklerini yanlış
yorumluyorlar:
‘Umudunuzu’ kaybetmeyin deniyor…
‘İyimserliğinizi’
kaybetmeyin anlıyorlar!
∘∘∘
Sanıyorlar ki kötümser olursak
ümitlerimizi kaybedeceğiz!
Oysa gerçek tam tersi:
Cesaretiniz varsa,
koşullara bakar, kötü görüyorsanız kötümser olursunuz…
Kötümserlik daha gerçekçi, daha
akıllı olmanızı ister…
Aklınızı kullandıkça ulaştığınız
bilgiler yaşam enerjinizin yelkenlerini doldurur!
∘∘∘
Yılmamanız, yıkılmamanız
gerektiğini bilir kendinizi ona hazırlarsınız!
Ahmaklıklarınızı, budalalıklarınızı görür azaltmaya çabalarsınız…
∘∘∘
Bunların başında iyimserlik gelir…
Koşulları kötü göre göre
iyimserlik rehavetinde uyuşup kalmanın ahmaklığı apaçık gözünüzün önündedir…
İyimserliğinizden kurtuldukça
hülyalarınızdan sıyrılır, ruhunuzu günün koşullarına uyarlarsınız…
İçinizdeki vahşi ve ahlaksız
yaşama duygunuzun köşelerini törpüler, doyum aldığınız hayat enerjisine
çevirirsiniz…
İyimserlik rehavetini yırtmak
işim başıdır!
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder