14 Eylül 2016 Çarşamba

İyimserlik Rehavetinden Silkinin





Kafamın içi çıkmaz sokaklarla dolu.

Hangi sokağa ahlak elbisesini giydiremiyorsam oraya ‘çıkmaz’ diyorum.

Bir yandan yiyip bitiriyor beni bu hayallerin duvara tosladığı açmazlar…

Bir yandan içimdeki merak ateşini körüklüyor…

Çözümsüzlüğün –belki de karamsarlığın- bitmeyen coşkusu diyorum buna!

İyimserlik küllerinin ateşin içini geçirdiğini düşünüyorum…
∘∘∘


‘Büyüme’ diye diye dünyamızdaki hayat çeşmelerini kurutan ‘ekonomi’nin  mantığı var mı?

Büyümenin kanserojen olduğunu görmüyorlar mı?

Görüyorlar!

Ama iyimserlikten uyuşmuşlar!

Bir şeylerin değişip işlerin iyiye gideceğine inanıyorlar!
∘∘∘


Böylesine aymaz bir ‘ekonomi’nin, fiziğin yanında üniversitelerde öğretiliyor olması etik mi?

Ahlak var mı bu işte?
∘∘∘


İnsanlığın gerçekten gurur duyulacak tek kurumunun ‘bilim’ olduğunda kuşkum yok.

Bu konuda sanıyorum büyük çoğunluk anlaşıyor…

Peki, herkesin saydığı bu kurumun buluşları nasıl uygulanıyor?

Hayatı mı destekliyor, ölümü mü?

Niçin?

Anlamak mümkün mü?

Siyaset denilen şey üniversitelerde öğretilmiyor mu?

Bu işte ahlak var mı?
∘∘∘


Üniversiteler nasıl bu denli ikiyüzlü olabiliyor?

Ne ekonomi ne siyaset insanın gerçek doğasına göre tasarlanmış!

Hayal edilen insanın sokaktaki kanlı canlı iki-ayaklılarla benzer bir yanı yok!

Herkes görüyor saçmalığı; onu da gelecek nesiller düşünsün, diyorlar içlerinden…
∘∘∘


İnsanın doğası ortaya çıkmadan, toplum, ağzı lâf yapanın ‘analiz’ yaptığı başıbozuk bir kalabalık olmaktan kurtulmayacak!

Kötülüğü ağır basan insanlığın zehirleyemeyeceği toplumlar gerekiyor!

İnsanlık var olacaksa, yeni bir toplum tasarlayacak…

Öyle bir sistem kurulacak ki yöneticiler minimum süreler için seçilecek!

İnsanın içindeki kötülüğün panzehiri olacak bir sistem olacak!

İyimserlik rehavetinden silkinin!

∘∘∘


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder