Toplum içinde olmanın üyelerine
bir fiyatı var; herkes bu bedeli ödüyor.
İnsan olacaksın, insaniyetin
kötülüklerini yükleneceksin!
Birey olmaya heves edeceksin,
kendini vuran hatalarının bile çoğundan haberin olmayacak…
Başkalarına yaptığın kötülüklerden,
buzdağının tepesinde gördüklerin kadar haberin olacak…
Birkaçından kem küm özür
dileyeceksin…
Su altında göremediklerin tümüyle
karanlıkta kalacak; ne sen ne toplum bilecek onları…
Yalnızca kurban acıdan
kıvranacak.
∘∘∘
Oyunun şehvetine öylesine
kaptırmışsın ki kendini, uykunu bile kaçırmayacak farkında olmadan başkalarına
yaptığın kötülükler.
Herkes kendine yapılanın üzerine
nefret yığmakla meşgul olacak!
Toplumdan gelen sızlanmalar
kulakları tırmalayacak, bodoslama gelen nefret dalgasından göz gözü görmez
olacak...
Oyunun kuralına uyamadığın için
kendini suçlayacaksın!
Amacına yürürken nefretinle
kavrulacaksın…
∘∘∘
İkiyüzlülüğü normal gören bir
sağduyuda pişiyoruz!
İletişim diye okullarda belletilen şeyin kökü, çevreni, özel amacına ısındırma çabasıyla uygun biçimde
bilgilendirmektir.
Yukardaki cümleyi alıcı gözle
tekrar okursanız anlatılanın ‘ikiyüzlülük’ ile aynı yolun yolcusu olduğunu
görürsünüz!
∘∘∘
Toplum, hayatı perdeleyen,
eksilten aykırı amaçlara insanları mecbur ettikçe nefret dalgası büyüyor.
Büyüme, yarışma, biriktirme,
istifleme kirletiyor, bozuyor, ikiyüzlülüğü besliyor!
Büyümeme, paylaşma, az tüketme, kendimize
dönmemiz için yeni yollara işaret ediyor…
Ruhumuza giden...
Öylesine şartlanmışız ki kendi
benliğimizi kabus gibi karşılıyoruz!
Sahneden inip maskemizi çıkarınca
çırılçıplak kalmışız gibi hissediyoruz!
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder