Kaba inşaatı bitirdik, ustalara
yemek veriyoruz…
Mangal, et, mezeler, içkiler…
Ormanın içindeyiz, her şey ve de
keyifler yerinde…
∘∘∘
Yanımda Kenan usta oturuyor…
İri yarı, uzun boylu, saf temiz
bir Türk ustası.
Gece ilerledi, rakılar birkaç kez
tokuştu, gözlerin mücavir alanına rakının sihirli mutluluk gülücükleri yerleşti…
İçimden “Ne güzel, iyi ki verdik
bu yemeği…” diyordum ki Kenan ustanın sağ kolu kara bulut gibi yüzümü kapladı…
Avucundaki akıllı telefonu
burnuma ittirip duruyor…
“Usta” dedim “ne oluyor?”
“Bak!”
Karanlık bastırmış, öbür
tarafımdaki Ömer Usta, kafayı bulmuş bana fıkra anlatmaya çalışıyor, telefondaki
mevzuyu Einstein olsam çıkaramam.
Afalladığımı görünce konuya
açıklık getirdi Kenan Usta:
“Tavus kuşu!”
Ömer usta sol kolumu çektirip
duruyor:
“Dursun Fadime’nin yatak odasına…”
Sağ elimle sol yanıma ‘bekle!’ işareti
verdim, Kenan’a döndüm:
“Ne olmuş tavus kuşuna?”
“Güzel!”
“Ne güzeli?”
“Tavus kuşu,” diye üstüne basarak
konuştu, “çok güzel!”, anlayışsızlığıma hafifçe diklenerek, “baksana her
tarafını açmış, tüylerini kabartmış…”
“Kim?”
“Kuş!”
“Ne kuşu?”
“Tavus, tavus be ağabey!”
“Ne yapmış?”
“Tüylerini açmış!”
“Niye?” dedim, sabrım taşıyordu…
Usta “hıh diye gülümseyerek
başını eğdi, “karısıyla şey yapmak için...”
Ömer usta Fadime’nin yatak odasında
çırpınıp duruyordu:
“Işıkları kapatmış…”
∘∘∘
Arkadaş
toplantılarına herkes telefonunu kurup gelmeli…
Gönlünün çektiği bir konuda…
Diğerlerinin ilgilenip
ilgilenmemesi önemli değil!
Sırayı kapan efendi, gözlerine
soka soka ‘dünyanın en ilginç(!) konusunu anlatmalı kölelerine!
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder