Yine de tam değildir…
Bütünü, vücuduna inanarak tamamlarsın…
∘∘∘
Ne anneni ne babanı seçtin,
Ne zamanını ne mekânını sana
sordular.
Doğmakla iyi mi ettin?
Doğmasaydın daha mı akıllıca
olurdu?
İçindeki hangi duygunun gölgesi
gerçektir?
Sorularla tanışman yıllarını alır…
∘∘∘
Soruları sevmezsin, yalnızlığını
anımsatır,
Kaçamazsın, soruların sensin;
gölgen gibi arkandan gelirler…
∘∘∘
Kaderini sevmek,
Vücuduna inanmak,
Hayata evet demektir…
Öğreten olmaz, kendin öğrenirsin…
Olmazsa cahil gidersin!
∘∘∘
Kaderine kahretmek boştur,
Vücuduna acınmak beyhude…
Kaderin ve hapsolduğun vücudun biriciktir,
Düzeltmeye çalıştıkça bozarsın…
Sana can verecek mucizeleri
perdelersin!
∘∘∘
İçinde ince bir sızıdır hüzün,
Onunla dost olursun…
Sana düşünmeyi öğretir.
Öğrenemezsen vücudunun içinde
kaybolursun…
∘∘∘
Vücuduna hapsolmuş yalnızlıksın…
Kaçmaya çalıştıkça battığın!
Tek başına varoldukça yendiğin
bir yalnızlık…
∘∘∘
Yalnızlık yüz bin yıldır
insanlığın yenemediği ‘vücuduna hapsolmuş sen’in ambalajıdır…
Hüznün ise bitmeyen yürek sızısı,
Düşünmeyi öğreten…
Uğruna Cennetten kovulduğun
bilginin diyeti…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder