İnsanları adaletsiz, anlayışsız,
hoyrat, kötü buluyorsanız size katılıyorum…
Yoksa Dünya’nın, adaletsiz,
acımasız; paylaşılan değerlerini kaybetmiş, iç sızlatan, patetik bir yer olması
için sebep var mı?
Nedenlerden önde gideni, diye
düşünüyorum, içimizdeki azgın yaşama duygusu!
∘∘∘
Mutluluk arayışlarınızın birinde,
‘hayal kırıklığı’ durağında indiğinizde düşünün, bana hak vereceksiniz:
Mutsuz insanın bir türlü
aşamadığı engel, içindeki vahşi ve utanmazca yaşama
duygusudur…
Azgın yaşama duygunuzu nasıl
ehlileştirirsiniz?
Umutlarınızı dizginleyerek!
∘∘∘
Umut dikkatli kullanılması
gereken bir ilaçtır…
Canlı olması iyidir; ama, onu
yaşama motorunun ana yakıtı yaptıysan azgın yaşama duygusunun elinde
oyuncak olursun…
‘Zaman’a kapılır sürüklenirsin…
Kendinden geçmiş, benliğin susmuş, bedenin egemenliği eline geçirmiştir…
∘∘∘
Mutluluk zihinseldir…
Zihnin zindeliği aklın çalışmasıyla sağlanır…
Azgın yaşama duygusuna kapılınca,
gürül gürül akan nehirde akıntıyı arkana alıp var gücünle bilinçsizce yüzersin…
İlk yapman gereken akıntıdan
kurtulmak, nehirden çıkmak ve durmaktır.
∘∘∘
Budalaca iyimserliği ve aklın
ocağında pişmemiş kumarbaz umutlarını gemlemeden içinizdeki azgın yaşama duygusunu frenleyemezsin…
Utanmazca bir yaşam girdabında
döner durursunuz!
∘∘∘
“Umut bizi sürekli yanıltan bir
şarlatandır. Benim için mutluluk onu yitirdiğimde başladı…”[1]
Yaşama evet demek yetmez,
mantığa, anlama ve uygarlığa da evet demek gerekiyor…
Yoksa yemenin, içmenin, seksin,
eğlenmenin niçin yetmediğinin içinden çıkamazsın!
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder