Farkında olmadığımız bir büyük
ikilemin makasında kıvranıp dururuz…
Ya zihinsel birikiminizin üstüne
koya koya benliğinizin elinden yeteneğinizi koparır gün ışığına çıkarırsınız…
Ya da endişeden başlar, bunalım
ve kahramanlık duraklarından geçer son durağa doğru yol alırsınız…
Teoriye bakarsanız son durak ‘intihardır’…
Çoklukla ölüm, insanı son durakta
seçim yapma zorluğundan kurtarır…
Yolda işini bitirir…
∘∘∘
İki seçeneğe de yakışmıyorsanız,
bir bakıma şanslı sayılırsınız…
Bu durumda ya genetik ayarlarınız
gündelik hayata uygun düşmüştür…
Samanlıkta iğne arar gibi yeteneğinizi
eşelemek zahmetinden kurtarmıştır sizi…
Ya da hamurunuzda köşeli
yeteneğiniz apaçık ortadadır…
Sanatçılar gibi, düşünmenize
gerek kalmadan yolunuz önünüze açılmıştır…
∘∘∘
Endişe, bunalım, intihar yolunda
yürüme aslında yeteneğini keşfedememe eksikliğinin neden olduğu epeyce sık görülen bir
hastalıktır…
Yetenek tıbbın alanı dışında
olduğundan doktorlar bu tanıyı koyamaz…
İş başa düşer…
Kendinizi tedavi edersiniz edersiniz,
beceremezseniz acılı yolda sona doğru yol alırsınız…
Toplumun görevi bu
sıkıntılı yolun sakinlerine destek olmak olmalıdır…
Ancak tıp, durumu hastalık
görmediği için devlet aldırmaz…
İnsanları acılarıyla baş başa
bırakır seyreder…
Kaderlerine terkeder…
∘∘∘
Bunalım yolunda tuhaflıklara rastlandığı
da olur…
Bazen endişe beklenmedik
durumlara sürekler insanları, kahraman olurlar…
Dikkatlice bakılırsa ‘yeteneğiyle
buluşamamanın’ kahramanların ortak özelliği olduğu görülecektir…
∘∘∘
Yazılarından çıkarabildiğim kadarıyla
Cioran[1] (ö. 1995) da bu görüşlere
yakın duruyor…
Öylesine kısa ve öz yazıyor ki kesin konuşamıyorsunuz...
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder