15 Nisan 2016 Cuma

Ne İseniz O Olmaya Cesaretiniz Var mı




Düşünmeye cesaret etmek yetmiyor…

Olmaya cesaretimiz var mı?

Sürekli bilinmeyene yürümekten başımızın döndüğü yaşam macerasında iki ayaklı temel soru…

Düşünmek –bilmek-‘ ile ‘olmak’!
∘∘∘


Suyun, kolay yolu bulup akıp gitmesine benziyor, içine fırlatıldığınız toplumlarda sizin için çizilmiş patikalara gözünüz kapalı girmeniz.

Su akıp gidiyor, ancak siz tıkanıyorsunuz, size özel yapıldığını sandığınız patika çıkmaz!

Yolun yarısını kat ettikten sonra dipten vuruyor gerçeğin ürperten dondurucu rüzgârları:

Kimse için konfeksiyon yol yok; dağ bayır kendi yolunuzu bulacaksınız, bulamazsanız kendinize yenisini yapacaksınız…
∘∘∘


Yapamazsanız boynunuzu eğip oturacaksınız!

Kalabalıklara karışıp görünmez olacaksınız…

Sıranızı bekleyeceksiniz…
∘∘∘


İçinizde uyuyan sonsuz aşk, yeteneğiniz, sizin yolunuz…

Yeteneğiniz kaderinizdir…

Kaderinizi sevmekten başka çareniz olmadığını anlatır, kolayca girdiğiniz konfeksiyon yolların çıkmaza saplanması.
∘∘∘



Kaderinizi sevmenin yolu öncelikle içinizde uyuyan yeteneğini uyandırmaktan geçiyor.

Sizden başka kim yapabilir?

Önce kendinize dönüp duygu haritanıza dalarak ne olduğunuzu, ne için doğduğunuzu keşfetmeye cüret edeceksiniz.

Ardından keşiflerinizin izinden yürüyüp kendiniz olacak kadar cesur olmak zorundasınız.

Ve kaderini sevmeli insan…

Başka teklifsiz girebileceği sığınağı olmadığını anlamalı.
∘∘∘



Kendinizi izlerken hangi ahlakçıya gönlünüz sıcaksa ona yakın durun, hepsi işinizi kolaylaştıracaktır.

‘Bilmek’ de ‘olmak’ da dikkat ister.

Buda mı, Hz. Muhammed mi, Hz İsa mı, seküler bir ahlak mı?

Yalnızca bilmeyin aynı zamanda ‘ol’un!

Buda’nın ne dediğini sadece bilmeyin, Buda olun!

Hz Muhammed’i yalnızca bilmeyin, O’nun gibi olmaya çabalayın!

Tümü sizi kendinize yakınlaştıracaktır.
∘∘∘

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder