14 Nisan 2016 Perşembe

İyi ki Doğdum Diyor musunuz



Doğum günleri pek tılsımlı değildir benim için.

Kırsal bölgenin tekdüze çocukluğunda pek rastlanmaz doğum törenlerine.

Ne doğana sevinmek ne de ölene hayıflanmak sıradan törenlerin konusu olmuştur.

Duyguları çıkarıp ortaya dökmek en basitinden hafifliktir.

Mumlar üflenecek, dilekler tutulacak, şarkı alkışlarla konuklar korosu eşliğinde söylenecek...

Bunlar delikanlılığa terstir (!).
∘∘∘


Törensiz de olsa her yılın doğum çentiği geldiğinde, cevapsız sorular karşısında dağılırım:

Doğmuş olmak benim için gerçek bir şans mıdır?

Gerçekten iyi ki doğdum mu?

Doğma şansına sahip olmanın karşılığını verebildim mi?
∘∘∘


Pek değil?

Üniversite yıllarında kendimi aramaya ayıracağım zamanı oyun kağıtlarını toplayarak noktalanan kahvehane goygoylarında harcadım.

Arkaya hüzünle bakıyorum.
∘∘∘


Doğmasam da olurmuş diyesim geliyor.

Yemek, içmek, seks, gırgır ve muhabbetle hoşça vakit geçirme çabaları, müzik, edebiyat, sinema, diğer sanatlarla ve sporla edilgen, sıradan ilişkiler…

Sana ait büyülü yolculuklara ışık tutmayan…

İçindeki yetenek kuşunun kanatlarıyla uçma çabasını iş edinmediysen, vücudun ve ruhun hazları sevinç vermiyor…
∘∘∘


Son düzlükte bana yön veren tesadüflere şükretmeliyim…

Hayatın amacı içimizdeki yetenek taşını keşfedip onu elmas gibi işlemek gibi geliyor bana.

Yeterince çaba gösterme cesaretini gösteren herkesin, içinde keyif çatacağı sihirli dünyayı bulacağına inanırım.
∘∘∘


Yetenek içimizde uyuyan sonsuz bir aşktır.

Çok zor uyanır.

Bir kavuşursanız sabahları çorak bir toprak yerine yeşil vadilere uyanırsınız.
∘∘∘


“Tanrı, gönderdi henüz olgunlaşmamış çocuklarına

Yasayı ve düzeni, sanatı ve bilimi,

Cennetin ihsanlarıyla onlara yetenek verdi,

Tat katabilsinler diye yeryüzünün kupkuru yazgısına.”[1]
∘∘∘


[1] J.W.V.GOETHE (ö: 1832)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder