Hayatın getir-götür işlerini
yapar...
“Beşikten mezara alım-satım
işleriyle uğraşır...” [1]
Getir-götür döneminin parlak
mahallelerini doldururlar.
∘∘∘
Bütün haşmetiyle 2. Savaştan
sonra yükseldi getir-götür...
Seksenlere kadar göz kamaştırdı,
bugün inişte…
Hâlâ bütün anne-babaların özlemi
iyi bir getir-götürcü yetiştirmek...
Çevrenize bakın getir-götür okulları
pıtrak gibi çoğalıyor.
Her cebe göre bir getir-götür
–işletme- fakültesini kolayca bulursunuz.
∘∘∘
Hepimiz getir-götür kültürü
içinde yüzüyoruz.
Mutluluk, reklamların zoraki
gülücüklerinde saklı.
Erkeklerin can sıkıntısının panzehiri
futbol, kadınların dizi…
Okumayı –düşünmeyi- sevmiyoruz.
Hayattan yemek, içmek ve seks
yapmaktan başka lezzetler de arayanlara entel-dantel deriz, getir-götür
insanları arasında.
Getir-götür insanları sokağa
teslim olur. Yalnız kalamaz, kendi başlarına var olamaz...
Vakit geçirmede zorlanır,
sürekli eğlence arar.
∘∘∘
Seksenlere doğru getir-götür
uygarlığı öylesine göz kamaştırdı ki aydın denen okumuşların bir kısmı
getir-götürdeki büyük cazibeyi (!) sonunda keşfetti ve liberalliğe terfi etti.
Sokağa teslim oldu.
Yalnız yürümekten canı sıkılmış
entellektüeller büyük kalabalıklara katılmanın coşkusu içinde kendilerinden
geçti…
Hem entel, hem hep birlikte…
Ne güzel!
Hem pilli hem ceryanlı…
∘∘∘
Sonunda ne oldu?
Hayat yine bildiği gibi
döndü…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder