Kendinizi kollayın, kayıt dışına çıkmayın, diyor ortak akıl.
Anlıyorsunuz ki iki farklı ‘siz’
var, birisi ‘kendiniz’, ikincisi ise
‘ona mukayyet olan Siz’…
∘∘∘
İşi basitleştirelim.
Kendiniz, ‘düşünceleriniz’
veya ‘egonuz’…
Ona göz kulak olan da “Ben neyim?” sorusuna verdiğiniz verdiğiniz cevap…
Hissettikleriniz, varoluşunuz, varlığınız; kısaca ‘Siz’…
‘Siz’le, ‘düşüncelerinize’ mukayyet oluyorsunuz!
Şunu anlıyorsunuz:
Düşünceleriniz Siz değil!
Düşünceleriniz ayrı, ona
mukayyet olan Siz, ayrı…
∘∘∘
Düşünceleriniz geçmişten gelir, geleceği kestirmeye çalışır.
İnsan beyninin doğal çalışma yöntemi budur, duyum alır,
biriktirdikleriyle karşılaştırır, geleceğe uzanır –geleceği kestirir.
Karşılaştığı fikirlerin yansımalarını ‘duygu’ olarak vücuda yansıtır…
∘∘∘
Düşünceleriniz vücudunuza yansıttığı duygularla sarmaş dolaş olmuş
kocaman bir yumaktır.
İki durağı vardır düşünce-duygu yumağının: Geçmiş ve gelecek…
Şimdiyi tanımaz, atlayıp geçer…
“An,” der burnundan kıl
aldırmayan bilgeliğiyle (!), “şimdiyi hissetmeye zaman bulamadan gelecek duvarına çarpacak ve geçmişe yuvarlanacaktır…
Şimdi hayaldir.”
∘∘∘
‘Siz’e gelince…
Yalnızca şimdi’de var olabilir.
Var olabildiği sürece düşünceyi zapturapt altında tutar, arzu ettiği gibi
yaşam uğraşında bir alet gibi kullanır.
Şimdiyi hissetmek küçücük de olsa bir çaba ister.
∘∘∘
Dışınızdaki dünyada yaşamı gerçekten renklendiren şeyler vardır.
Coşkunuzu canlı tutarlar…
Ancak unutmayın tüketim,
düşünce çizgisinin etkinliğidir. Şimdi’ye giden yolda ayağınıza dolanacaktır!
∘∘∘
Geliştirdiğiniz en küçük yeteneğinizle bile derinlemesine şimdiye bağlanırsınız.
‘Siz’ olabildiğiniz ölçüde kendinize mukayyet olursunuz…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder