Yarım yüzyıllık şehir
deneyiminizin ardından kasabaya inerseniz, dünyadan kopup uzaya fırlatılanlara
benzersiniz.
Uzaya çıkanlar en azından yer
çekimsiz ortamlarda hazırlık talimlerinden geçmiştir.
Oysa siz her an yaşamın beklemediğiniz
bir yüzünde sınanacağınızı bilirsiniz.
Hoş bir deneyimdir, farklı hayatlarla birlikte olmanın lezzetini
tadarsınız.
∘∘∘
Sabahları yürüyorum.
Erken saatlerde havai fişek
patlamalarını andıran motosiklet çat-pat’larıyla uyanan Kasaba’da bahar sabahları
serin ve nemsizdir.
O gün de öyleydi.
Eckhart Tolle’nin (d. 1948)
önerdiği gibi düşüncelerimden kurtulmaya çalışarak yürüyordum.
Nefesimi sayıyor, bel kaslarımı
hissederek dik durmaya çalışıyor, önümde endişesiz akan taş döşeli yolu
izleyerek yaşadığımı hissediyorum.
∘∘∘
Okulun önünden yürüdüm, yorgun
karaçamların seyrek dizildiği koruya saptım.
İlerde köşede iki kadın yün eğiriyor,
yanlarında yaşlıca bir erkek güneşin cansız ışıklarının altında sigara
tellendiriyor.
Yanlarından geçerken “Günaydın…”
dedim.
“İyi sabahlar…” dediler.
∘∘∘
Biraz daha yürüdüm, geri döndüm.
Yolun sağındaki bahçeli evden
yaşlı bir kadın çıktı.
Önümden karşıya geçecek, yün
eğirenlerin yanına…
Yavaşladım, geçsin diye… Bu arada
beni fark etti ve kendini geri attı.
“Az kalsın,” dedi şaşkınlığını
gizlemeden “önünü kesecektim…”
Suçun kenarından dönmüş gibiydi, şükrediyordu...
Durdum.
“Geçin geçin…” diye tüm
nezaketimi takınarak konuştum.
“Yok, yoook… “ deyip tartışmayı
noktaladı.
“Bizde erkek önü yarılmaz… Bir de hamile kadın önünü yarmak olmaz… Nereden bileceksin belki de
karnındaki erkektir… Atalarımızdan böyle öğrendik biz…”
Ne diyeceğimi bilemedim.
“Ben öyle düşünmüyorum…” diye kem
küm ettim. “Demek ki değişik düşünüyoruz… İyi günler…”
Ayrıldım. Dost bakışlarını
arkamdan hissediyordum.
Adamın sesini duydum geriden:
“Herkesin düşüncesi kendine,
güzel değil mi?”
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder