Aydınlanma “düşünmeye cesaret et!” der.
Cinayet işle demez elbette.
Ancak ‘dediğinde’ gizlice uyuyan kötücül potansiyeli görememiştir.
‘İnsanın doğası’ dediğimiz büyük bilinmez içinde yolunu şaşırmış, yanlış
sokağa sapmıştır.
∘∘∘
Çok iyimserdi.
İnsanlığın tamamı, ünlü İngiliz fizikçi
Newton’un (ö: 1727) tıpkısının aynısıymış gibi düşündü aydınlanma.
İnsanlık iyi niyetliydi,
içlerinden çıkacak dehaları –Newton gibi- izleyerek doğru yolu bulacaklardı.
Bunca saflık içinde düşüncenin
nasıl bir alçaklık aletine dönüşeceğini göremedi.
∘∘∘
Düşünceye hazırlanacak beyni tarıma hazırlanacak toprak kolaylığında
görüyordu.
Böyle olmadığı hayatın içinde görüldü.
Fransız devriminde (1789) ihtilalciler düşünmeye cesaret ediyoruz diye
bütün rakiplerini kestiler.
Giyotine gönderilenlerin içinde bilim adamları, düşünürler ne ararsanız
vardı.
Meclisin evet dediği her şey düşüncenin kesin doğrularıydı ihtilalciler
için.
∘∘∘
Amerika kıtasını keşfedenler uygarlık (!) aşkına yerlileri zaten silip
süpürmüştü.
Ardından ilk büyük savaş, sonra Hitler (ö: 1945), daha sonra Stalin (ö:
1953) geldi.
Hepsinde doğru düşünceyi ayakta tutmak için milyonlarca insan yok
edildi.
∘∘∘
Düşünme akıl yürütmeyi ve karar almayı içine alır.
Çoğu insan akıl yürütmeyi
sevmez, mantıkla araları iyi değildir.
İlk adımı es geçer duygusal haritalarına basarak karara zıplarlar.
Arzularını izleyerek iyi hissetmek yeterlidir onlar için!
Politikanın ve iş
hayatı cangılının yöneticileri çoklukla bu gruptadır.
Tökezlediklerinde nasıl olsa bir yolunu bulacaklarına güvenirler.
∘∘∘
Bu gerçekle yüzleşmediği ölçüde insanlık
kendini yiyip bitirecektir.
Düşünceyi acımasız bir silaha çeviren yönetici riskidir.
Günümüz uygarlığının zorlu görevi bu riski yönetebilmektir.
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder