50 bin yıl önce Afrika
ormanlarında atalarımızdan birinin kafasında tuhaf bir sarsıntı oldu.
‘Neden’, ‘niçin’ diye sorgulamaya
başladı bu şanslı büyük dedemiz…
Daha sonra ‘Düşünce’ denilecek bir
acımasız silah peydahlanmıştı kafasında…
Bu sayede şanslı dedemizin dölü her
şeye egemen oldu.
Hepimiz onun torunlarıyız.
∘∘∘
Sonra insanlar, “nasıl düşünüyoruz?”
bilmecesine takıldılar.
Platon –Eflatun- (ö: m.ö.347), yalnızca düşünün yeter, dedi, doğruyu
bulursunuz.
Eliniz hiçbir gündelik getir-götüre değmesin, köleler yapsın o
işleri!
Aristo (ö: m.ö. 323) ise yaparak düşünün diyordu.
∘∘∘
O zamandan bu yana ‘düşünenlerle’, ‘yaparak düşünenler’ iki grup oluşturdu.
Zamanla bu ayrım keskinleşti: Düşünenler ve Yapanlar diye ayrıldılar.
Kıta Avrupası düşündü.
Anglosakson dünya yaptı.
Biz düşünenlere yakındık.
∘∘∘
Bugün dünyaya yapanlar egemen.
Geçmişin düşünenleri de güçlünün
arkasında…
Küçük gezegenimizde herkes yapıyor.
Düşünen sanki meczup…
Önce ne biliyorsan yap!
Olmazsa düzelt! Yani yeniden yap!
Kırmışsın, yıkmışsın, bitirmişsin
aldırma bir yolunu bul!
Tükendiğin yere kadar…
∘∘∘
Şirketlerde düşünmek yasak…
Hepsi durmadan yapıyor!
Üniversiteler düşünmez yapar, çünkü
sponsorları –destekçileri- şirketler...
Hükümetler yapıyor, çünkü vergiyi
şirketlerden topluyor.
Belediyeler düşünmeden proje yapıp
–beton döküyor.
∘∘∘
Yapa yapa yerin altını üstüne
getirdik.
Kömürü, petrolü çıkarıp yaktıkça
boğuluyoruz…
Hayat tükeniyor…
∘∘∘
Aldırmayın yaptıkça büyüyor,
büyüdükçe liberalleşiyoruz…
Liberalleştikçe ölüyoruz!
Kimse ‘Allah aşkına durun yapmayın!’ demiyor.
Bir çılgın Sloven profesörden
başka:
Slavoj Zizek (d: 1949)…
Durun, diyor, yapmayı bırakın; geri
çekilip yalnızca düşünme zamanı şimdi, yoksa…
Yoksa her şeyi kaybedeceğiz!
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder