23 Nisan 2016 Cumartesi

Kadın Olmadan Her Şey Oluyor Uygarlık Olmuyor



Dedim, orta yere… Tuhaf bir hava esti.

Yarım saattir çay bahçesinde oturuyoruz, kasabanın dışında.

Hoca -öğretmen-, bahçenin işletmecisi, ben…

İşletmeci sonra geldi. Selam verip çöktü.

Beş dakika geçti geçmedi kadınları tartışıyorduk…
∘∘∘



Niçin çok konuşuyorlar?

“Öyle kabul edeceksin,” dedi, Hoca kayıtsızca, “yoksa içinden çıkılmıyor.”

İşletmeci pek anlamadı. “Çıkılmayınca n’oluyor hocam?”

“Batıyorsun… Örneğin ben dinliyorum, Hanım’a gün içinde ne sorsam yataktan kalkmasından itibaren ne yaptıysa ince ince her şeyi döküyor…”
∘∘∘



İşletmecinin pek aklına yatmıyor: 

“İyi de hocam, o da çare değil ki! 

Geçen gün doktora gittik, Hanım da yanımda. Benim tansiyon gene yükselmiş, bana sorsan susup dinlemekten…

Doktor soruyor, benden önce Hanım cevap veriyor!

Ölçtü biçti beni, sonra Hanım’ı dışarı çıkardı. Yalnız konuşacakmış.

Bana ne desin?

Az bile yükselmişmiş tansiyonum, benim hanımla yaşayınca daha fazlası bile normalmiş!"
∘∘∘



İşletmeci istimi iyice almıştı, sürdürdü. Sabah meselâ, uyuyor Hanım, seslendim:

“Şu benim gömleği ütülesene, ütülü gömleğim kalmamış!”

Cevap bile vermedi, elinin tersiyle çık işareti yaptı, başını yastıktan kaldırmadan…

Mesele yapmadım. Geldim burada kendim ütüledim. Yapsan ne değişecek ki?

Suyun araziye uyup akmasına benziyor benimkisi, Hanım’ın suyuna gidiyorum…”
∘∘∘


Sessizlik çöktü, zaman sanki nasıl akacağını şaşırmıştı.

Başlıktaki yerli-yersin sözün ağzımdan çıktığı an, tam bu an…  

Dediğime gerçekten inanıyordum; sırası mıydı, bilmiyorum… Arkasını getiremedim.

İşletmeci başını bana bana çevirdi, gözleriyle bulutları taradı:

“Uygarlık dediğin kolay mı be ağabey!” 
∘∘∘

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder