19 Mart 2017 Pazar

Şiir Okuyunca Bize Ne Olur





İlkokulda kafama takılan bazı sorulara ancak çok sonraları doyurucu cevap buldum.

Bunlardan biri:

Kimse dinlemediği halde radyoda niçin klasik Batı müziği çaldığı, idi.
∘∘∘


Böyle sorular, uzun yıllar kafamızda pişerek yanıtlanırsa derinlikli sevinç pınarlarına taşıyordu insanı…

Çok sonraları öğrenecektim.
∘∘∘


Şiir, anlaşılması pek kolay olmadığı halde, niçin okunuyor ve de bazıları nasıl oluyor da yüreğimizi söküp yüksek tepelere taşımayı başarıyordu?

Ne biçim bir büyüsü vardı, şiirin?
∘∘∘


Aklın duygularımızı yaya bıraktığı pek çok dayanıklılık koşularından biri de buydu:

Bu soruları hazmederek cevap araman…
∘∘∘


Şiirin seni nasıl vurduğunu anlamak mı  istiyorsun?

Herkesin “Bu ne biçim müzik!” diyerek, çat diye radyoyu kapattığı klasik Batı müziğini bilmek mi istiyorsun?

Hicaz faslının üstüne niçin hüzzam faslının iyi gittiğini mi merak ediyorsun?

İş başa düşüyor!

Güvendiğin kişilerden en iyilerini öğrenecek; zorla, sıkıla sıkıla, sürekli okuyacak, sürekli dinleyeceksin onları…

Ve de benim ki olsun az olsun razıyım, demeden en iyisini seçeceksin; insanlığa güvenerek…

Klasik müzik mi? Beethoven’dan (ö. 1827) başlayacaksın..

Şiirde, Mehmet Akif’ten (ö. 1936), Ahmet Haşim’den (ö. 1933), Yahya Kemal’den (ö. 1958), Nazım Hikmet’ten (ö. 1963), Behçet Necatigil’den (ö. 1979) yola çıkıp Yunus Emre’ye (ö. 1323), Mevlana’ya (ö. 1273 ), Baki’ye (ö. 1600), Fuzuli’ye (ö. 1556) dönebildiğin kadar dönecek, oralardan Shakespeare’e (ö. 1616), Goethe’ye (ö. 1832) yürüyeceksin…

Hüzzam peşrevini, tanburi Osman Bey’den (ö. 1885) dinleyeceksin; hicaz peşrevini neyzen Salim Bey’den (ö. 1884).

Büyük sevinç çağlayanlarıyla insanın ancak böyle tanıştığını o zaman göreceksin…
∘∘∘


O zaman duyumsuyorsun şiirin seni toprakla tanıştırdığını; sana ağacı, kuşu, dağı, taşı öğrettiğini, seni dağlarla hemhal ettiğini…

Üstüne bir de Heidegger’e (ö. 1976) yolun düşerse, neden kanatlandığını anlıyorsun şiirle…

(Devamı gelecek Pazara)
∘∘∘

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder