26 Mart 2017 Pazar

Şiir Okuyunca Bize Ne Olur (2)


(Geçen pazardan devam)


İnsan 3 şeyi merak etti:

Bir; dağ, taş, ağaç neden yapılmıştı?
∘∘∘


İki; iyi yaşam ve ahlaklı yaşamak nasıl olacaktı?
∘∘∘


Üç; nasıl varolacaktık?

Varlık ne demekti?

Var olanlar –insan, canlılar; masa, sandalye, çekiç; taş, toprak, ağaç- nasıl varoluyordu?

Anlamazsak iyi yaşamak bir yana sağ kalmamız bile tehlikeye girmez miydi?
∘∘∘


Şiirden bize ne hayır geliri tartıştığımızdan konumuz varlık…

Varlık nedir, sorusunu çoklukla var olanları sayarak cevaplar, geçer gideriz!

Oysa meramımız var olanların nasıl ‘olduğunu’ anlamaktır…
∘∘∘


Varolmayı –varlık’ı- ancak insan özelinde anlıyoruz…

Heidegger’den (ö. 1976) öğreniyoruz…

İnsan, dünyaya düştüğü anda açılmaya başlıyor…

Soğanın katmanlarının soyulması gibi…

Hem kendi kendine açılıyor…

Hem dünya ona açılıyor…

Her katmanı kaldırdığında insan da değişiyor, gözlerinin gördüğü dünya da…

Ne kadar çok katman soyarsan, kendine ve doğaya o kadar yaklaşıyorsun…
∘∘∘


Bu sürecin 3 –apriori- kurucu öğesi var:

Anlama çabaların, halet-i ruhiyen –ruh halin- ve söylemin, dilin

İlk iki öğe olmazsa açılım olmuyor; yetersizse zayıflıyor açılım…
∘∘∘


Anlaman ile ruh halin iç-içe geçmiş:

Her anlama bir ruh hali yaratıyor…

Her hissetmenin bir özel anlaması var…

Sevinçliysen başka, endişeliysen başka açılır dünya önünde…

Kendini başka biçimde bulursun dünyada…
∘∘∘


Anlama ve ruh halinin etkileşimi, dil –söylem, konuşma- ortamında olur.

Dilin ne denli derinse anlama-ruh hali etkileşimin o kadar derinliklidir.

Şiir sözcükler yerine imgelerle yazılır, kafamıza çizilen resimlerle…

Ozanlar, sıradan gündelik hayata en az takılan özel insanlar…

İçimizde de bulunabilecek insanın en özel hallerini onlardan öğrenir, sınama şansına kavuşuruz…
∘∘∘


Yaşam kim olduğuna karar verme oyunudur.

Kendi sesini duyma bilmecesi…

Kendi sesini merak etmeyenleri kolay tanırsınız…

Şiirle tanışmamış insanları…

Kendi suçları değil belki; ama sonucun yükü onların sırtında.
∘∘∘


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder