İnsanlar hep nasıl yaşayacaklarını
arıyor diye düşünüyordum…
Sanki hepimiz “Yanlış hayatı
doğru yaşamak” için çırpınıyor, doğal olarak beceremiyorduk!
‘Doğru yaşamı’ bulsak
rahatlayacaktık…
İçimden bir ses başımın etini
yedi:
Diyecekleri varmış, ille de
söylenmeliymiş; nasıl söyleyeceğini biliyormuş…
Neler, neler…
∘∘∘
Bıkmadı, usanmadı.
Sonunda pes ettim.
“Ne halin varsa gör, boyunun
ölçüsünü al.”
Her şeye razı geldi.
Başladım yazmaya; herkes nasıl
yaşayacağını arıyordu ya…
∘∘∘
Şöyle böyle bir yılı geçti.
Bu 200. yazı. 12 000 kişi
tıklamış!
Ne düşündüklerini tam bilemiyorum
ama şaşırdığımı söylemeliyim; gerçekten!
Bunca ters esen rüzgârda kim
eğlenir?
∘∘∘
Yazıların içinde nefes alıp
vermeyi seviyorum.
İşin tuhafı hâlâ inanıyorum insanların
yanlış hayatı düzeltmekten yorgun düştüklerine ve de doğru hayatı aradıklarına.
∘∘∘
İçindeki sesi dinlemeye vakti
olmalı insanın.
Yoksa iplerini başkalarına
kaptırmış kuklalara dönüşüyoruz…
∘∘∘
İçindeki sesi dinlemeye zamanın
yoksa, hayatın, –bırakın doğruyu- yanlış bile değildir!
Yanlış olabilmesi için en azından
konuya girebilmelisin!
İskoç fizikçi Lord Kelvin (ö.
1907) öğrencilerin sınav kağıtlarını değerlendirirken üçe ayırırmış.
Doğru olanlar, yanlış olanlar,
yanlış bile olmayanlar…
Sanıyorum, cevabın en azından
yanlış olabilmesi için fen bilimleri mahallesinin fizik sokağına girebilmesini
şart koşuyordu.
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder