Ardından ‘yeni hayat’ gelir…
‘Yeni hayat’ yeni duygular
demektir.
Hep aynı duygularla neyseniz ‘o’sunuz.
∘∘∘
Bir duygu haritasının içinde
gözlerinizi açarsınız…
Ailenizin, mahallenizin, ülkenizin
içine düşmüşsünüzdür.
Alacağınızı alırsınız içine
fırlatıldığınız ortamdan; sevdikleriniz, sevimsiz bulduklarınız oluşmuştur…
Gerisi size kalır.
Ne isterseniz ‘o’ olursunuz!
∘∘∘
Örneğin (eğer sevmedikleriniz var
ise):
Hem Beethoven‘in (ö. 1827) Ay
Işığı Sonatı’nı…
Hem Seyfettin Osmanoğlu’nun ( ö.
1927) Hüzzam Peşrevi’ni…
Hem de Neşet Ertaş’ın (ö. 2012)
Kaşların Karasına’sını sevebilmek için duygusal haritanızı değiştirmeniz
gerekir…
Bilerek ve isteyerek.
Planlı; yani aklınızla, yani
düşünüp karar vererek…
∘∘∘
Bu dönemeçte bir kısır döngünün
girdabında bulursunuz kendinizi.
Duygularınızın izin vermediği
kararı alamazsınız, bu ‘bir’!
Karar almadan duygularınızı
değiştiremezsiniz, bu da ‘iki’!
Duygularınızı değiştirmeden hep aynı
yerdesinizdir…
Mutluysanız mesele yoktur;
Değilseniz ‘bir’ ile ‘iki’nin kısır
döngüsünü kırmanız gerekir.
∘∘∘
Duygularınız ile düşünceniz (akıl
yürütmeniz) aynı akıl yumağına sarılmış iki farkı ipliktir.
Duygularınızı okşamayan bir
kararı düşünerek alsanız bile uygulayamazsınız…
İşin bir istisnası vardır:
"Duygularınız alışkanlıklarınızdır..."
Buna aklınız yatarsa, sevmeseniz bile aldığınız kararı uygularsınız.
Sevmediğiniz şarkıyı, hoşlanmadan
bile olsa yeterince dinlerseniz sevmeye başlarsınız…
Hüzzam peşrevini sevmeniz
gerektiğine inanırsanız –örneğin saygı duyduğunuz kimselerin çoğu dinliyorsa-
duygu haritanızı değiştireceksiniz demektir!
Sevmeyi başarıncaya dek
dinleyerek…
Beethoven’i de Neşet Ertaşı’da
zevk çantanıza almanın yolu bu akıldan geçiyor.
∘∘∘
Sinirbiliminin söylediği,’
insanın beynini kendisinin yapıyor olması’, bu olsa gerek…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder