Benim basit bir tanımım var:
Sonunda yaşama tutunma gücünüz
artıyorsa yaptığınız ‘kültür’dür…
∘∘∘
Çok işime yarıyor bu yaklaşım:
Sıkıntıdan afakanlar basmışsa…
Zoraki bir –aile, arkadaş- toplantısında
önceliklerim arasında olmayan alanlarda hikâyeler dinlemekten bunalmışsam…
Yaşamak yerine intihara yakın
hissediyorum…
Bunlar benim –kültürüm- değil,
diyor, karar alıyorum:
“Son olsun!”
Popüler veya geleneksel kültürün
parçasıymış… elimden başkası gelmiyor!
∘∘∘
Zaman yengeç gibi kıskaçlarını boğazıma
geçirmiş geçmek bilmemişse…
O yaptığım da benim kültürün
değildir…
Zamanı unutmama yardımcıdır
kültür.
Hayatımı yaşamaya değer yapar;
Anlamlı
yaşıyorsam zamanı seçemem.
∘∘∘
Ya da su gibi akmıştır akmasına
zaman; ama yine de çıkışsız bir lâbirentte bulmuşumdur kendimi…
Kazandığım veya kaybettiğim at
yarışının, poker partisinin, bilgisayar oyununun ardından düştüğüm kara
deliklerde böyle olurum:
Vücudum beni dinlemez.
Kolumu kaldıracak mecalim olmaz;
hayatı “haz pınarı” yerine belalı bir yük gibi görmeğe yakın dururum.
Tek beklediğin bir sonraki seanstır:
yeni at yarışı, yeni kumar, yeni bilgisayar oyunu…
Yaptığım şey, bana yaşam enerjisi
pompalayacağı yerde, hayatı görüş alanımın dışına atmıştır!
∘∘∘
Teknoloji fazladan ‘beceri’ kazandırır;
onlarla bilgini çoğaltmışsan ‘doğa’yı daha iyi tanırsın…
Kültürünü genişletmişsen ‘insanın
doğasına’ daha yakınsındır…
Felsefedir, ahlaktır, ruhunun
ateşlenmesidir -maveviyattır-, estetiktir -müziktir, edebiyattır, sanattır-
dildir, tarihtir kültür…
‘İnsanın doğası’ hayattır; kültür kapıları ona açılır…
∘∘∘
Kültür eksikliği can sıkıntısı yapıyor.
Vakit geçirten rutin tekrarlardan
eğlence çıkarmaya çabalıyorsun.
Sıradan eğlence yaşam enerjisi
vermediğinden daha çok sıkılıyorsun!
Kültür kısır döngüsünü kırmadan rahat
yok!
Kültürünü aramazsan can
sıkıntısını hayat sanıyorsun!
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder