Günümüzde hayatın çapaçulluğunun
altında bilimin yaşamı görmezden gelmesi yatar.
Galileo’dan (ö. 1642), Descartes’a
(ö. 1650), ondan Kant’a (ö.1804) giden çizgide oluşan “İnsan –bilgi- Sistemi”,
bilginin ana kanallarından biri olan hayatı görmek istememiştir.
Çünkü hayat, bütünün bir
parçasıdır, bütüne uymaz; tümel değil tikeldir, genel değil özeldir, evrensel
değil şahsidir, kesin değil değişkendir.
Genellemeye, soyutlamaya,
kavramlaştırmaya gelmez!
Aydınlanmanın çocukları olan
bizler “Yanlış hayatı doğru yaşamaya çalışan”
amatörleriz.
Yaşamayı değil doğaya egemen olmayı
öğrendik…
∘∘∘
İş başa düşüyor…
Kendimiz öğrenmek zorundayız
hayatı.
∘∘∘
Canlılar yeteneklerini sınayarak
kendileriyle yarışırken zamana aldırmaz.
Meditasyonun en etkinidir insanın
yeteneklerine abanarak dünyaya kafa tutması.
Doğru yaşam hem bedensel hem de
zihinsel alanda kendini sürekli test eder...
Sınar…
Başkasıyla değil kendisiyle
yarışır…
Kendi kafasında yaşar…
Yarışırken her gün biraz daha
öğrenir kendini…
Kendini öğrendikçe yaşamdan keyif
almayı öğrenir…
Hayatla tanışır…
∘∘∘
Bedensel sınamanın güzeli golf
sporudur…
Her yaşta…
Genel algının tersine, yalnızca
spor için yaparsanız çok para istemez!
İlle de pahalı golf sahalarında
oynamak zorunda değilsiniz!.
∘∘∘
Zihinsel sınama ilgi duyduğunuz
her alandadır…
Neyi seçeceğiniz size kalmış…
Neyin dozu kaçarsa zihni dumura
uğrattığı biliniyor:
Televizyon…
“Daha daha nasılsınız?”a dayanmış
sohbetler…
Popüler kültürün fal, burç, iş,
para odaklı, ne doğanın ne hayatın tartışıldığı, hayatı yalnızca tüketime,
sekse, yemeğe ve eğlenceye indirgeyen toplantıları…
Dozu kaçırırsanız kendinizi
dünyaya karşı sınamak yerine yalnızca vakit geçirir, hayatın tadını
kaçırırsınız.
∘∘∘
Akşamın gölgesi üstüme düştü.
Sindim köşeye,
Köpekten kaçan kedi…
Kurtulmak istedim;
Olmadı:
Parçalandım!
Oldu:
Kanatlandım!
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder