Bizler ‘hayat bilgisi’ni tanımadık.
Kararların yalnızca ‘akıl’ dediğimiz
‘akıl yürütme’yle alındığını sanırız.
∘∘∘
Oysa akıl yürütme duygularımızda
sarsıntı yaratan temel uyarıcıların birinden fazlası değildir…
Aklın yanında daha neler yoktur
ki duygularımızı ateşe veren!
Hissettiklerimizin, duyumsadıklarımızın
hepsi…
∘∘∘
Niçin böyle bir yanılgı
içindeyiz?
Konumuz bu değil; ama şunu
söyleyeyim:
Bizler aydınlanmanın
öksüzleriyiz![1]
∘∘∘
Neden aklını pek kullanmayan romantiklere
‘duygusal budala’ gözüyle bakarız?
Cehaletimizden!
Duygusal olmayan canlı yaşayamaz;
Einstein (ö. 1955) da duygusaldı, ömrünü çapkınlıkla geçirdi…
Budalalığın kaynağı duygusallık
değil akıl kullanma becerisinin eksikliğidir…
Karar alırken akıl yürütmenin
dozunu kendiniz belirlersiniz.
Kararı yine duygularınız
verir aklınız değil!
∘∘∘
Hızlı çekim karar alma süreci bu anlattıklarımızın
labaratuvarıdır:
Dövizin sürekli yükseldiği bu günlerde
Euro almak istiyorsunuz…
Önce bir tahmin yaptınız –akıl yürütme-:
bir süre bekle, düşebilir…
Art arda üç gün yükselme devam
etti.
Pirelenmeye başladınız –duygular hareketlendi.
Sarsılan duygularınızı tatmin
eden yeni akıl aramaya başladınız:
Yüksek de olsa paramın bir
kısmına döviz alayım, ilerde döviz artarsa TL’de kaybeder dövizde kazanırım;
döviz düşerse TL’de kazanır dövizde kaybederim…
Rahatladınız.
Para kazanma düşüncesini bırakıp
elinizdekini tutmayı yeğlediniz.
Spekülasyonu –kumarı- bırakıp
hayata döndünüz.
Gittiniz epeyce yükselmişken döviz
aldınız…
∘∘∘
Kararı akılla mı; duygularla mı aldınız?
Romantik budalalar mıyız, akılla
yaşadığını sanan ahmaklar mı?
Yoksa hayatın hissetmekten öte
bir şeyinin olmadığını görmeyen şartlanmışlar mı?
∘∘∘
[1]
Galileo (ö. 1642), Descartes (ö.
1650) ve Kant (ö. 1804) ‘hayatı’ öğrenilebilir bilgiler arasına katmadılar; ‘aydınlanma’
yaşamı görmezden geldi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder