10 Kasım 2016 Perşembe

Hayatın Bilgisi Kendinizin Bilgisidir (1)






Eskiden ilkokullarda ‘hayat bilgisi’ dersi verirlerdi.

Hâlâ var mı, bilmiyorum.

Düğme dikmesini, çorap yamamasını, kurabiye pişirmesini öğrenirken aslında kendinizi öğrenirdiniz…

Ders pek başarılı değildi; çünkü anneler “böyle ders mi olurmuş!” diyen uzmanlık gülücükleri içinde çocuklarının ev ödevlerini kendilerini yapardı!
∘∘∘


Yaşadığımız sürece hayat bilgisi dersi alarak nefes alırız…

Farkında olmayız…

Neyi yaparken zamanı unutursunuz bunu yalnızca hayat bilgisinden, yaşamın içinde öğrenirsiniz…

Uzmanı yoktur!

Sabırla yaparsınız…

İçinizden bir ses “bunu yapmaktan çok hoşlanacaksın,” der…

Artık ‘başka insan’ olursunuz!
∘∘∘


Tenis raketini alır topa vurursunuz…

İşin tekniğini hoca öğretir.

Sonunda imzanız kadar sizin bir ‘stiliniz’, ‘üslubunuz’ oluşacaktır.

İşte o sadece size aittir; aslında o sizsiniz!

Severseniz, yaparken dünyaya kafayı takmaz, zamana aldırmazsınız…

‘Resmi yapılamayan’ mutluluktur o!
∘∘∘


‘Yazmak’ da böyledir…

‘Marangozluk’ da…

Tiyatro sahnesi de böyledir…

Felsefe de…

Roman da böyledir…

Çiçek yetiştirmekte…

Okumak ta böyledir…

Koşmak ta, yürümek te…

Golf oynamak ta…

Yeter ki dayan, sabredebil; hayatının bilgisine kavuşuncaya dek!
∘∘∘


“Bu benim!” demediğin, içinde zamanı saniye saniye çabuk geçsin diye saydığın işleri yapmak çoğu kez köleliktir…

Her saniyenin gözünün içine bakarsın, geçsin de nasıl geçerse geçsin diye!

Hayat bilgisine yaklaştıkça zamanla ilişkiniz kalmaz; unutursunuz yaşamanın zaman geçirmek olduğunu.

Küçücük bir şartı var hayatın bilgisine çıkan sokakta yürümenin:

Yeter ki kendinle baş başa hoşnut ol!

‘Yalnızlık’ın müziğiyle ruhun tanışsın...

∘∘∘


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder