Kasaba’nın dışındaki bir tarlayı
golf çalışma alanı –range- gibi kullanıyoruz.
Henüz üç kişiyiz.
∘∘∘
Akşamları gidiyorum top vurmaya.
50-60 topla başlıyorum.
Toplar bitince dikenlerin
arasından toplamak ayrı heyecan:
Kayıpsız dönebilecek
misin?
Topların tarlaya serpiliş
haritası içindeki sessizliği mi karmaşayı mı gösteriyor?
∘∘∘
Her işte olduğu gibi golfde de
kendini ararsın.
Yolculuktan zevk alırsan sürdürür, “olmuyor” dersen bırakırsın…
Kaslarından beynine “Oluyor,
yaklaşıyorsun!” sinyali gelmişse tamamdır; vücudun sessizse karar sana kalır!
Hiçbir uğraşta ‘vuslat’ –kavuşma-
yoktur, yalnızca biraz daha yaklaşırsın kendine, içindeki sessizliğe…
∘∘∘
O gün de vuruyordum toplara…
Yandaki tarladan “Tak! Tak!” sesleri gelmeye
başladı, ardından yürek yakan acı bir keçi melemesi…
Durdum; izliyorum:
İrice bir kara keçi yarısı kadar
beyaz keçiyle tokuşup duruyor.
Gücü yetmiyor beyazın; kendini savunuyor…
∘∘∘
Elimde sopa keçilere doğru
yürüdüm.
Gördüğüm manzara kötüydü:
Küçük keçilerin çoğunun
boynuzlarının dibi kanamış…
Kara keçi tos vurmayı sürdürüyor…
Diğerlerinin umurunda değil!…
∘∘∘
Şaşırdım; elimden bir şey
gelmiyor...
Küçük beyaz, attı kendini yere;
sırtüstü yattı, ayaklarını havaya kaldırdı…
Apaçık, pes diyor…
Diğerinin anladığı yok vurdukça
vuruyor!
İçeri giremiyorum, çit telleri
yüksek; taş atamıyorum tel kafesleri dar…
Başladın sopayı bütün gücümle
tellere vurmaya ve küfür etmeye…
∘∘∘
Beş dakika telleri dövdüm
sanıyorum.
Sonunda işkenceci duruldu; donuk
bakışları bana döndü:
Deli miydim neydim, ne diye vurup
duruyordum tellere?
∘∘∘
Ertesi gün keçilerin sahibine
anlattım durumu.
Rahatlattı beni!
Beyaz keçiler bir-iki gün içinde
kesime gidecekmiş…
Kara keçi hamileymiş yalnızca o
kalıyormuş!
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder