14 Kasım 2016 Pazartesi

Kasabada Golf ve Keçiler





Kasaba’nın dışındaki bir tarlayı golf çalışma alanı –range- gibi kullanıyoruz.

Henüz üç kişiyiz.
∘∘∘


Akşamları gidiyorum top vurmaya.

50-60 topla başlıyorum.

Toplar bitince dikenlerin arasından toplamak ayrı heyecan:

Kayıpsız dönebilecek misin?

Topların tarlaya serpiliş haritası içindeki sessizliği mi karmaşayı mı gösteriyor?
∘∘∘


Her işte olduğu gibi golfde de kendini ararsın.

Yolculuktan zevk alırsan sürdürür, “olmuyor” dersen bırakırsın…

Kaslarından beynine “Oluyor, yaklaşıyorsun!” sinyali gelmişse tamamdır; vücudun sessizse karar sana kalır!

Hiçbir uğraşta ‘vuslat’ –kavuşma- yoktur, yalnızca biraz daha yaklaşırsın kendine, içindeki sessizliğe…
∘∘∘


O gün de vuruyordum toplara…

Yandaki tarladan “Tak! Tak!” sesleri gelmeye başladı, ardından yürek yakan acı bir keçi melemesi…

Durdum; izliyorum:

İrice bir kara keçi yarısı kadar beyaz keçiyle tokuşup duruyor.

Gücü yetmiyor  beyazın; kendini savunuyor…
∘∘∘


Elimde sopa keçilere doğru yürüdüm.

Gördüğüm manzara kötüydü:

Küçük keçilerin çoğunun boynuzlarının dibi kanamış…

Kara keçi tos vurmayı sürdürüyor…

Diğerlerinin umurunda değil!…
∘∘∘


Şaşırdım; elimden bir şey gelmiyor...

Küçük beyaz, attı kendini yere; sırtüstü yattı, ayaklarını havaya kaldırdı…

Apaçık, pes diyor…

Diğerinin anladığı yok vurdukça vuruyor!

İçeri giremiyorum, çit telleri yüksek; taş atamıyorum tel kafesleri dar…

Başladın sopayı bütün gücümle tellere vurmaya ve küfür etmeye…
∘∘∘


Beş dakika telleri dövdüm sanıyorum.

Sonunda işkenceci duruldu; donuk bakışları bana döndü:

Deli miydim neydim, ne diye vurup duruyordum tellere?
∘∘∘


Ertesi gün keçilerin sahibine anlattım durumu.

Rahatlattı beni!

Beyaz keçiler bir-iki gün içinde kesime gidecekmiş…

Kara keçi hamileymiş yalnızca o kalıyormuş!

∘∘∘


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder