28 Kasım 2016 Pazartesi

Bu Bizim Hikâyemiz (1)





Ne olduysa yüz bin yıl önce oldu.

Hayvanlardan biri gibi yaşıyorduk…

Büyük, büyük dedelerimizden biri kafasında tuhaf bir sarsıntı hissetti:

Beyninin doğal sargılarında bir değişiklik –mutasyon- olmuş…

Sinir sargıları “digital infinity’ –sayısal sonsuzluk- üretmeye uygun hale gelmişti.
∘∘∘


Sayısal sonsuzluk tüm insan dillerinin ortak bir özelliği:

Sınırlı sayıda harf grubuyla sonsuz sayıda anlam üretebiliyorsunuz!

Düşünebilmek ve ardından konuşabilmek için beyniniz bu yeteneğe sahip omalı.

Önceleri ‘dil’ yalnızca düşünmek içindi.

Dilini bilen kimse yoksa kiminle konuşacaktın…
∘∘∘


Büyük dedemizin dilini bilen yeterince çocuğu ve torunu olacaktı ki hepsi dil öğrenebilsin.

Böyle başladık düşünmeye ve konuşmaya.

Hepimiz aynı dedenin torunlarıyız…
∘∘∘


İnsanın kötülüğü ağır basan bir türe dönüşmesinin önü böyle açıldı...

“İnsan ‘özü’ ile büyük, ‘eksiklikleri’ ile aşağılık hâle geldi.”[1]

Artık kimse, kimseyle anlaşamıyor;

Ortak haz yerine özel çıkar için düşünüyordu…
∘∘∘


Düşünceden önce otomatik plotlarımız vardı:

Sezgilerimiz ve duygularımız…

Hâlâ bizimleler, ancak küçümsüyoruz onları, rasyonel olmadığına inanıyoruz…

Duygularımızın güvenilmez pusulasından kurtulduğumuzu, yerine aklımızı koyduğumuzu sanıyoruz…

Hâlbuki hislerimiz, duygularımız bizim hayatımız.
∘∘∘


Aydınlanma da öyle sandı!

Önce bilgi sonra hayat dedi…

Bugün yanılgımızın dehşetini seyrediyoruz…
∘∘∘


İçinde hayatın olmadığı uygarlığımız, canlıların yaşamını ellerinden almayı gururla sürdürmeyi marifet biliyor…

Business –İş- doğaya ve hayata meydan okuyor:

“Evet, diyor, doğru söylüyorsunuz para kazanmak bazen doğayı ve de yaşamı yok ediyor!”

Neden aklımız işe yaramıyor?

Ne yapabiliriz?
∘∘∘
(Devam edecek)






[1] Blaise Pascal (ö. 1662) Fransız matematikçi, filozof.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder