İnanmıyor
musun?
Sınamak
kolay, yakınındaki en eğitimli kişilerden başla, kuramsal baharatı yüksekçe
şeyler anlatmaya çalış; bak, kaç kişi dinliyor?
Kolera
salgınında hastalık kapmış bahtsız biri gibi yapayalnız kalıverirsin…
∘∘∘
Faydacılığın
en cafcaflısının içinde bilinçsizce keyif çatıyoruz.
Cem
Yılmaz’ın ticaretine benziyor her işimiz, somut, basit, kısa, öz olacak, göze
gözükecek, ele gelecek, itince gidecek, çekince gelecek:
“Parayı
al, çokomeli ver…”
Daha
karmaşık ticareti sevmeyiz, elimizin tersiyle kenara koyarız…
∘∘∘
Düşündüklerini
seziyorum:
Ne
yapsın vatandaş, can derdinde, maişet gailesi –geçim derdi- belini büküyor,
ayakta kalma çırpınışlarından derin düşünceye sıra mı geliyor, diye
geçiriyorsun içinden…
İyi para kazanan diplomalısı olsa öyle mi olur, demek istiyorsun…
Doğru, onların tepkisi biraz değişik oluyor, çaktırmadan yanından sıvışmak yerine
“Canım
ciğerim, bırak en basit sorunu doktora yapar gibi incelemeyi, sadede gel!” havasıyla muhabbeti şakaya boğuyor, tatlıya bağlayarak kapatıryorlar…
∘∘∘
Bir
türlü yakalayamadığımız –yüksek katma değerli- büyük balığı hatırlayıp sızlanırız
da, neden kaçırdığımızı konuşmayı sevmeyiz…
Düşük
katma değerli piyasanın köylü pragmatizmine, acil faydacılığına, ters düşer…
Gözünü
kapayacak üç kuruş kârlı malı ezbere yapabildiğin kadar hızla üreteceksin…
∘∘∘
Yüksek
katma değerli kıymetli malların temeli…
Sözü
geçen, güçlü ülke olmanın hamuru…
Her
enternasyonal toplantı masasında sandalye sahibi olmanın yolu…
Garibanlığı
yırtmanın sırrı…
Teoriden
geçer…
Kuramı
yasaklayan kanatlarını keser…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder