17 Eylül 2017 Pazar

Kurtuluş ve Aldanış



Anlamazsın dünyayı, ürkersin, başın döner…
Razı olursun, teslim olmaya, sığınmaya, sinmeye…
Uykuya rahat dalma uğruna başını koyunca yastığa…
Sorsalar niyetin kurtuluştur;
Oysa olan bitenin tanımı basittir:
Aldanış
∘∘∘

Cioran’ı (ö.1995) kimse dinlemedi…
“Modern insan,” dedi, “Luther’le (ö.1546) başladı, Don kişot’la –Cervantes (ö. 1616)- sürdü…”
O zamanlardan bu yana “verimliliği” yanlış adlandırıyoruz:
Kurtuluş sayıyoruz onu, halbuki aldanışımızın temel taşıdır…
Hayatın yerine başka amaçlar koyan…
Yaşamayı korku duvarları içinde sıradan bir istiflemeye döndüren…
Evrenin mucizelerini görmemizi engelleyen…
Kendine –Tanrı’ya- dönmek yerine, otoriteye insanı kul eden çarkların en büyüğüdür verimlilik…
∘∘∘
Sanal korkunun kaynağıdır…
Yaşamaktan korkarsın; çünkü hayat verimsizlik tadındadır…
Verimsizlik ürkütür çalışmaya zorlar, köleliğe sürükler…
Kendinden uzaklaşır teslim olursun…
∘∘∘

Korktukça üzerine gelir hayat…
Güvenlik ararsın…
Ya sinersin ya da gölgesinde güç toplayacak beceri ararsın…
∘∘∘

Tuhaftır, ciddiye aldıkça hayatı, daha çok verimlilik istersin, korkun artar…
Sindikçe sinersin…
Esiri olursun korkunun –hayatın.
∘∘∘

Bu yüzden “Hayat ciddiye alınamayacak kadar önemlidir…”[1]
∘∘∘

Hepimiz karıştırırız kurtuluşla aldanışı…
Kurtuluş dediğimiz çoğu şey aslında bal gibi aldanıştır…
Kendinden kaçış, başkalarının kurduğu sistemlere koşuştur…
Teslim oluştur…
∘∘∘

Kendinden başka sığınak olmadığını kıyısından köşesinden anlamlı bulduğun an kurtuluşa ilk adımı atmışsındır…



[1] Oscar Wilde (ö. 1900), İrlandalı yazar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder