30 Eylül 2017 Cumartesi

Mucize



Doğuştan tohumlarını taşır insan mucizenin…
Uygun zeminde gelişip yeşerecek tohumlarını…
∘∘∘

Biriciksin, özelsin aslında, ama kullanıma hazır doğmazsın, konfeksiyon ürün değilsin;
Kendini bulman, ne için yapılmışsan o olabilmen, “sen” olan becerilere tırmanman için tarifsiz zaman ve emek istersin…
Bunların neredeyse tamamı kendinden –yani senden- beklenir; topu kimseye atmanın küçücük de olsa kıymeti harbiyesi bulunmaz.
Ne annene ne babana ne devlete…
∘∘∘

Çiçek açmayan fidanın yağmurlara lanet yağdırması onu güle kavuşturmaz.
Mucizeye ulaşmanın geç kalması yoktur, onlar için gözlerini açarsın, ne kadar yaklaşırsan o kadar sen olursun…
∘∘∘

Gelişmekte olan toplumlar insanı basitleştirir, mucizeyi görmen için önünü açmaz…
Aynı şeyleri seven, aynı şekilde eğlenen; kişiliği kalıplara dökülmüş yurttaşlar ister…
Mucizeler için üyelerine omuz verenler ileri denen toplumlardır…
Gelişmişliğin hassas ölçüsüdür mucize terazisi…
∘∘∘

Mutluluk denen şey her neyse, ona yaklaştığını duyumsamanın yolu, mucizelerine doğru bir adım daha atmandır…
∘∘∘

İnsan teki penceresinden bakmak daha açıklıdır mucizeye:
Az sayıda insan mucizevi bir canlı olduğunun bilincindedir;
Geçim derdinden gözünü açamayan dar gelirlileri paha biçilmez bir beyin taşıdıklarına inandırmak kolay değildir.
Söylesen dalga geçiyor diye üstüne yürürler:
“Sen benimle kafa mı buluyorsun...” diyerek…
∘∘∘

İnsanın kendi mucizesini neden unuttuğunu bir sorunsal olarak ortaya koyan ilk ve tek bilim insanı Marx’dır (ö. 1883)…
Adına yapılan budalalıkların, onun saygınlığını çizeceği beklenmişse de öyle olmamıştır…
150 yıl sonra Marx hâlâ biriciktir…

∘∘∘



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder