Doğuştan
tohumlarını taşır insan mucizenin…
Uygun
zeminde gelişip yeşerecek tohumlarını…
∘∘∘
Biriciksin,
özelsin aslında, ama kullanıma hazır doğmazsın, konfeksiyon ürün değilsin;
Kendini
bulman, ne için yapılmışsan o olabilmen, “sen” olan becerilere tırmanman için tarifsiz
zaman ve emek istersin…
Bunların
neredeyse tamamı kendinden –yani senden- beklenir; topu kimseye atmanın küçücük
de olsa kıymeti harbiyesi bulunmaz.
Ne
annene ne babana ne devlete…
∘∘∘
Çiçek
açmayan fidanın yağmurlara lanet yağdırması onu güle kavuşturmaz.
Mucizeye
ulaşmanın geç kalması yoktur, onlar için gözlerini açarsın, ne kadar
yaklaşırsan o kadar sen olursun…
∘∘∘
Gelişmekte
olan toplumlar insanı basitleştirir, mucizeyi görmen için önünü açmaz…
Aynı
şeyleri seven, aynı şekilde eğlenen; kişiliği kalıplara dökülmüş yurttaşlar
ister…
Mucizeler
için üyelerine omuz verenler ileri denen toplumlardır…
Gelişmişliğin
hassas ölçüsüdür mucize terazisi…
∘∘∘
Mutluluk
denen şey her neyse, ona yaklaştığını duyumsamanın yolu, mucizelerine doğru bir
adım daha atmandır…
∘∘∘
İnsan
teki penceresinden bakmak daha açıklıdır mucizeye:
Az
sayıda insan mucizevi bir canlı olduğunun bilincindedir;
Geçim
derdinden gözünü açamayan dar gelirlileri paha biçilmez bir beyin taşıdıklarına
inandırmak kolay değildir.
Söylesen
dalga geçiyor diye üstüne yürürler:
“Sen
benimle kafa mı buluyorsun...” diyerek…
∘∘∘
İnsanın
kendi mucizesini neden unuttuğunu bir sorunsal olarak ortaya koyan ilk ve tek
bilim insanı Marx’dır (ö. 1883)…
Adına
yapılan budalalıkların, onun saygınlığını çizeceği beklenmişse de öyle
olmamıştır…
150
yıl sonra Marx hâlâ biriciktir…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder