24 Eylül 2017 Pazar

Bilmemek Güzeldir




İster karlı, ister puslu, isterse güneşli sabahlar olsun, günle dost uyanıyorum…
Gözümü açtığımda mor bir çiğdem açıyor içimde.
Kırıtıp duruyor; en güzel benim havalarında, çalımından yanına yanaşılmıyor…
Yeri göğü anlayacak, taşı toprağı bilecek…
Başka şeye aldırdığı yok… .
Bilince ne olacaksa, güzellik neyine yarayacaksa…
∘∘∘

Çiçek işte ne olacak, deyip geçemiyorsun…
Sorularının ardı arkası kesilmiyor:
Parlayan yıldızlar, geceleri karanlık çökünce gökleri saran…
Kardeşi miymiş Güneş’in…
Işık salıp durduklarına göre neden kardeş olmasınlarmış…
∘∘∘

Kömür siyahı karanlığın içine, gökyüzünün derinliklerine, iki ışık hüzmesi salsak, hiç yorulmadan sonsuza dek gidecek…
Göğe yükselseler geceye ışıktan tren rayları gibi döşenerek…
Sonsuza doğru uçtukça birbirlerinden uzaklaşarak mı yol alırlarmış?
Yolları kesişirmiymiş?
Yoksa birbirlerine paralel çizgiler halinde mi sürdürürlermiş sonu gelmeyen yolculuklarını?
∘∘∘

Dünyayı anladık, yuvarlakmış –düz değilmiş-, portakalın üstündeki karıncalar gibi yaşıyormuşuz üzerinde…
Göklerin geri kalanı kalanı nasılmış?
Düz müymüş, yuvarlak mıymış?
∘∘∘

Neden bu denli güzel bir çiçek olduğunu bilmiyormuş mor çiğdem…
Kimin için süslendiğinden, kimi büyülediğinden haberi yokmuş…
Nereden öğrenebilirmiş bunları…
Merak ediyormuş...
Donup kalıyorum cevapsızlıktan;
Utanıyorum!
∘∘∘

Siz, diyor, hayatın anlamını tartışıyormuşsunuz, öyle mi?
Nereye gelmek istediğini az-çok sezinleyerek, başımı öne arkaya sallıyorum;
Evet ritminde.
“Bu denli bilgisizlikte nasıl anlamsız kalırsınız şaşkınım …”
Mor dudaklarını büzmüş tepeden bakarak soruyor…
∘∘∘

Kızıyorum ama anlıyorum…
İster karlı, ister puslu, isterse güneşli sabahlar olsun,  neden günle dost uyandığımı…
Bilmemenin güzelliği baş döndürüyor…
Eksikliğini duyumsarsan, içindeki yaşam ateşi hiç sönmüyor…
∘∘∘





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder