Doğa
ile hayat bazen taban tabana zıttır…
20.
yüzyılın büyük filozofu Wittgenstein (ö. 1951) bu durumu şöyle görmüştür:
“Öyle
bir duygumuz vardır ki, bütün olanaklı bilimsel sorular yanıtlandığında bile,
yaşam sorunlarımıza daha hiç dokunulmamıştır.
Yaşam
sorununun çözümü, bu sorunun yok olmasında görülür.”
∘∘∘
Bilim
gözünü yaşama kapatmayı seçmiştir.
Yalnız
başına vermek durumundasın nasıl yaşayacağın kararını.
Ama
böyle bir sorun yokmuş gibi davranırsın; çevrene bakar, imrendiklerine
benzemeye çalışırsın…
Becerebildiğin
kadar…
Hepsi
bu!
Vazifeni
yapmış, yaşam sorularını gündeminden çıkarmışsındır…
∘∘∘
Nereye
kadar yaşayacaksın, görmezden gelerek?
Kendinle
barışık kalmak kolay mı sanıyorsun, aklını çelerek her defasında kafan
karıştığında;
Başka
şeylere kafanı vererek, gündelik yaşamın bildik duraklarında…
Kolay
mı avutmak düşüncelerini?
∘∘∘
Müzik,
roman, hikâye, şiir, sinema bırakıp bırakıp gidecek seni, yaşamın “kendinden başka
hiç kimsenin yardım edemeyeceği” tuhaf duraklarında…
Hayatının
gerçek sorularını, senden başka kimsenin yanıtlayamayacağını sindirdiğin zaman
varolacaksın…
Sığınacaksın
yalnızlığına…
Orası
varoluş noktasıdır…
Yeniden
başlayacaksın yaşamaya!
∘∘∘
Yaşamın
varoluş noktası, doğanın ‘mutlak sıfırı’ gibidir…
Enerji
en düşük seviyede…
Hareket
sıfıra yaklaşmış düşünce olmuşsun…
Yenilenmişsin…
Yürürsün
yaşamın üstüne, kendi yelkenlerinle açılarak.
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder