Diyorsan,
hemen anlaşılır…
“Ama
benim böyle bir kararım yok!” deme.
Mutlaka
düşünmüş olman gerekmez; mizacın böyledir farkında değilsindir…
Yaradılışın
yaşam üslubuna yansıyacaktır.
∘∘∘
Yaşamı
ciddiye alıyorsan, onun bir parçası olan ölümü pek ciddiye almazsın…
Hayat
sağ kalma zanaatı değildir; zamanı gerçek sevinçler içinde unutma sanatıdır.
∘∘∘
Hakiki
yaşam sevinçleri her insan için sonsuzdur, kişinin becerisine kalır bulup söküp
çıkarmak...
Tartışmaya
yerimiz yetmez hepsini.
İki
şey öne çıkıyor onları söylemek istiyorum:
Zihinsel
alanda yeterli bilgiye ulaşman –başkasından duyman, okuman değil kendi başına
yapman-, yeterli ahlâk’a ulaşman…
Ve…
Zihinsel
veya fiziksel alanda yeterli herhangi bir beceriyi yakalaman, ardından uygulaman…
İçinde
doyumsuz sevinçler doğurur…
Bağımlısı olursun bu sevinçlerin, içine çekmeden yaşayamazsın onları…
Bu
birincisi…
∘∘∘
İşten-eve,
evden-kahveye, evde-televizyona, televizyonda-diziye bir gündelik hayat, sevinç
üretmek bir yana olanı zehirliyor….
Yalnızca
bakmak, seyretmek, dinlemek, vakit geçirmek bitiriyor, bozuyor insanı; üstüne koymuyor.
∘∘∘
Gerçek
yaşam sevinçlerinde bir kural vardır: yalnızca kendinle yarışırsın,
başkalarıyla rekabet umurunda değildir.
Bu
da ikincisi söyleyeceklerimin…
Başkalarıyla
rekabette zamanın ruhunun kölesi olursun; yaşayabileceğine inandığın riskleri
alarak başlarsın, sonunda bir de bakarsın mecbur kaldığın ne uçurumlara
dalmışsın.
∘∘∘
Yaşamak
ciddi bir iş, diyorsan, kesinlikle –ama kesinlikle- razı olmazsın yalnızca
seyretmeye...
Sahneye
çıkar, oynarsın…
Rolün
büyüğü küçüğü umurunda değildir…
Aldırmazsın…
Çünkü
sevinçler büyük, küçük, önemli önemsiz demez yüreğini doldurur…
Tek
koşul kendinle yarışmayı öğrenmen…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder