Hiçbir
şey istemezsen hiçbir şey hissetmezsin…
Sana
can katan…
Hiçbir
şey hissetmezsen hiçbir şey olmaz!
Sevinç
veren gönlüne…
∘∘∘
Bir
şeyin olması, istemenin ve hissetmenin ocağında nasıl pişer ve nasıl sana can verir?
Bu
ne istediğine bağlıdır?
∘∘∘
Arzuların,
çıkarlarının girdabında dönüp duruyorsa, isteklerin seni beslemez…
Bu
dediklerim, yer çekiminin tersini
anlatmaya debelenen budalalıklar gibi gelecektir biliyorum…
Paranın
dünyasında gözünü açmışlara…
∘∘∘
Zamanla
hizaya girmiş hep çok para istiyorsan, doyumsuzluğun sonsuza dek sürecek,
her dem karnın aç kalacak, başka şey hissetmeyeceksin…
Hayatının şirazesi çıkmıştır; ruhunun iki yakası bir araya gelmez!
Başarırsan –paran çoğalırsa- açlığın azar, gücüne bakarak akıllı olduğunuzu sanırsın…
Oysa
budalalığın zirvesindesindir…
Paranın
sokaklarında akıl, düşünce, etik yüktür; ayağına bağ olur…
Zekâ
yeter, akıl gerekmez; zeki akılsızlar favoridir para oyununda!
∘∘∘
Para
kazanmayı beceremezsen, açlığınla birlikte öfken de şiddetlenir:
∘∘∘
Çözüm,
gerçekleri, ahlak’ı, etik’i sorgulamaktır…
Para
kazanmak için yapılan pek çok işi çürümüş, kokmuş buluyorsan, neden böyle hissediyorum,
diye sormaktır…
Para
kazanmaya mecbursun, tamam; kabul ediyorsun…
Ama
içindeki zehirli duyguları nasıl sevince çevirebilirsin?
Gerçekleri
aramak budur…
Bulduğun
her yeterlii yanıt sevinç lokomotifin olacaktır…
∘∘∘
400
yıl önce hissetmiş şair:
“Ben başka bir ozanım. Öbür manzumeciler
Boyalı güzel görür, kalemi alır ele,
……
Ben, gerçeği yazarım, benim sevgim
gerçek..
…..
Onların boş lafları olamaz benim işim:
Satacak değilim ki niçin övecekmişim.”[1]
Satmak
yerine yalnızca bulmak için aradığın gerçeklerdir dünyaya bağlayan.
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder