Yalnız
yazarak iletişim kursaydık dünya bambaşka olurdu.
Ne
konuşana, ne dinleyene ne de dünyaya bir şey katan, ruh donduran sohbetlerden
yakamızı sıyırırdık:
“Ne
oluyor be yav?”
“Ne
olsun be yav...”
Ardından, tahta sandalyelerde, gökyüzünde ve ufuklarda gezinen yorgun, heyecansız, donmuş
iki çift göz…
Saatlerce
usanmadan sohbet torbasından kuş çıkarma çabaları…
Her gün…
Beyhude
yere…
∘∘∘
Dil,
düşünce için evrildi, düşünceyi genişletmek ve derinleştirmek için, konuşma
için değil…
Görevleri
içinde konuşma ikincildir, dilin…
Dil
kuramları böyle söylüyor.
∘∘∘
Konuşma
olmasaydı düşünceye yatkın olanlar çoğalacak, öne çıkacak avantajlı olacaklardı…
Şimdi
bayrağı ‘yapanlar’ taşıyor, ‘düşünenler’ arkada…
Konuşma
olmasaydı bugünkü kapitalizm de olmazdı…
Düşünce
eksik olmasaydı hayatların ve dünyanın yok olmasına nasıl göz yumulurdu?
∘∘∘
İnsanlar
başkalarıyla değil kendileriyle yarışırdı…
Doğum
günleri yerine, ürün günleri olurdu…
Yalnızca
‘hayat’ günleri yerine ‘doğru hayat’ günleri kutlanırdı…
İnsanlar
‘zamanın ruhu’ yerine ‘kendi ruhlarını’ kutlardı konuşmanın olmadığı dünyada…
∘∘∘
Düşünmeden
zor yazarsınız, ama düşünmeden istediğiniz gibi saçmalayabilirsiniz –konuşabilirsiniz.
Konuşmanın
olmadığı hayatta kadınla erkek bir olurdu…
Toplum
çok daha az boktanlık –gerçeğe aldırmadan uydurulan özel amaç bilgisi- üretirdi.
Yalnızca
konuşarak üretilen bilgi boktanlıkla doldurdu dünyayı…
∘∘∘
Niçin
yazıyorum bunları; nerede çukura giriyoruz görmek istiyorum…
Canının
sıkılmaması için ille de birisiyle saçmalamak zorunda değilsin…
Yalnız
olduğunda da iki kişisin, kendinle yan yanasın, diyorum…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder